Başlangıç / Tarih / El âlemin ağzı

El âlemin ağzı

Özgür KARAHAN

Yüzyılı aşkın bir süredir Türkiye’de yaşayan Kırım Tatar diasporasını en çok üzen hadiselerin başında bazı çevrelerce bütünüyle haksız yere ve tamamen cahilâne bir şekilde 1683 Viyana Bozgunu’nun baş sorumlusu olarak gösterilmek yer alıyor.

Güzide ülkemize Aktopraklar diyerek kutsiyet atfeden, toplumun her kesiminde başarıyla çalışan, bu topraklar için 500 yıldır tereddütsüz şehit olan Kırım Tatar Türkleri bu utanmazca ithamlar karşısında duydukları derin infial ve tepkilerini dile getiriyorlar.

El âlemin ağzı torba değil ki büzesin…

Ama el âlemin her dediğine “eyvallah” deyip suratına tükürdüğünde “yarabbi şükür” dersen sonunda ne insanlık itibarın kalır ne de millî şerefin…

Gerektiğinde sesin öyle gür çıkmalı ki el âlem kendine çeki düzen versin…

Hiç kimse Kırım Tatarını sahipsiz, millî gururdan yoksun ve umursamaz zannetmemelidir.

Nuh Gönültaş: Tabii ki “İçimizdeki Kırımlılar” bir şekilde ihanet etmezse..”

11 Eylül 2004 tarihli Dünden Bugüne Tercüman gazetesinde Nuh Gönültaş tarafından kaleme alınan “Madem Türkleri AB’ye Alacaktık Viyana’dan Niçin Kovduk” başlıklı yazıda Türkiye’nin AB üyeliği ve Avrupalıların Türkiye’ye bakışından bahsedilmiş.

Ancak yazının bir yerinde kullanılan “İÇİMİZDEKİ KIRIMLILARIN İHANETİ” ara başlığı insanı hayrete düşürmekle kalmayıp öfkesini de kabartıyor.

Sayın Gönültaş yazısının bir yerinde paragrafa şöyle başlamış : “Bundan tam 311 yıl öncesi… 1683’teki Viyana kuşatması hem Avrupa tarihinin hem de Osmanlı tarihinin dönüm noktalarından biri. 2. Viyana Kuşatması, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun geleceğini de derinden etkiledi.”

Basit bir çıkarma işlemi yapılırsa Viyana Kuşatması’ndan bugüne kadar 311 değil 321 yıl geçtiği görülür. Ancak konumuz bu değil. Yazı devam ediyor :

“Papa’nın yardımı ile düşmana yardıma gelen kuvvetlerin çokluğu ve Osmanlı Ordusu içindeki Kırım Kuvvetleri’nin yeterince gayret göstermemesi Osmanlı Ordusu’nun dağılmasına sebep oldu. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Belgrad’da idam edildi.”

Yazı maksadını aşan şu cümleler ile bitiyor :
“Ama kadere bakın ki, kuşatmadan 311 yıl sonra Türkiye Viyana’nın olmasa da Brüksel’in kapısında. Ve bu defa da bütün bir Avrupa ciddi bir kuşatma altında. Avrupalının Viyana Kuşatmasını hatırlaması boşuna değil. Çünkü iş gerçekten ciddi ve Türkiye’ye yakın gelecekli bir takvim verilmesi ihtimali yüksek. Tabii ki “İçimizdeki Kırımlılar” bir şekilde ihanet etmezse..”

Belki hatırlarsınız bir zamanlar ilkokulda Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşımız’a yol açan süreçten bahsedilirken “Müttefiğimiz Almanya savaşı kaybettiği için biz de yenilmiş sayıldık ve düşmanlar ülkemizi işgal ettiler.” denirdi.

Millî gururun ayakta tutulması amacıyla küçük beyinlerin kabullenebileceği mazeretler üretilir ve “tarihî bilgi” olarak anlatılırdı.

Viyana Bozgunu hakkında da “Silâhtar Fındıklılı Mehmed Ağa”nın rivayetine dayanarak pek çok sebebi olan bu yenilgide fatura Kırım Hanı’na çıkarılıp “millî gurur”un ayakta kalması için aranan mazeret bulunmuş oluyordu.

Fotoğraf : İnci Bowman - Eylül 2004Pek çok meşhur tarihçi Viyana Bozgunu hakkında araştırmalar yapıp, tarihî bilgileri ortaya çıkardığı halde – o zamanlar ses kayıt cihazı varmış ve Fındıklılı Mehmet Ağa bunu bire bir kayıt altına almış gibi- hâlâ Kırım Hanı Murat Giray Han’ın söylediği iddia edilen cümleler ve buna istinaden yaptığı sözde ihanet dillere pelesenk olmuş gidiyor.

Daha önce defalarca bahsedildi. Burada uzun uzadıya Viyana Kuşatması’nı anlatmayalım. Neticede yenilginin sorumlusu olarak Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idam ettirildi. Kesik başı Edirne’de Adalet Kasrı önündeki Seng-i İbret (İbret taşı) üzerinde halka ibret olsun diye sergilendi. Diğer komutanlar da görevlerinden azledildiler.

Bir başka nokta da şudur: 321 yıl önceki Merzifonlu’nun başarısızlığı dolayısıyla bugün bütün Merzifonlular hainlikle mi suçlanmalıdır? Elbette ki hayır. Dolayısıyla tarih boyunca Osmanlı’nın en önemli askeri müttefiği ve öz evlâdı olan Kırım Tatar Türkleri de böyle bir ithamdan ziyadesiyle rahatsız olmaktadır.

*

Sayın Nuh Gönültaş’ın bu yazısından sonra derneklerimiz ve özellikle internetteki YaşQırım ve Kırım Haber gibi haberleşme gruplarında bir araya gelen bilinçli Kırım Tatar Türkleri haklı tepkilerini dile getirdiler. Gerek D.B. Tercüman gazetesine gerekse Nuh Gönültaş’a gönderilen mesajlar yerine ulaştı ve Gönültaş sonunda 8 Ekim tarihli yazısında bir özür metni yayımladı. Hatasını farkeden ve özür dileme erdeminde bulunan sayın Nuh Gönültaş sadece bir örnek; bu tür yanlışlar sıklıkla yapılıyor.

Artık bu ifadeler millî eğitimimizin ders kitaplarından çıktı. Ama bir dönem bu şekilde “bilgilenen” nesil bu yalan yanlış bilgisini kullanmaya devam ediyor.

Bizler bu tür hadiselerde sessiz kalır da “adam sen de”cilik yaparsak daha canımız çok ağrıyacak.

Nuh Gönültaş’a tepkilerini dile getiren tüm duyarlı üye ve dostlarımıza teşekkür ederiz.

Özgür KARAHAN
Bahçesaray – Eylül / Ekim 2004 , Sayı :29

İlginizi Çekebilir

I. HACI GİRAY

Ahmet MUTLU (ö. 871/1466) Kırım Hanlığı’nın kurucusu. Cengiz Han’ın oğlu Cuci’nin soyundan gelmekte olup şeceresi …

One comment

  1. Ben kırım bayrağı edinmek istiyorum lakin kargo ücretleri çok pahalı bana bir adet hediye eder misiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.