Başlangıç / Kültür & Sanat / Edebiyat / Onlar da İnsandı – Cengiz Dağcı

Onlar da İnsandı – Cengiz Dağcı

İsa KOCAKAPLAN.

Cengiz Dağcı, “Onlar da İnsandı” ve “O Topraklar Bizimdi” adlı eserlerinde, Kırım’ın köylerine döner. Ayrı ayrı iki köyü, bu romanlarında ele alarak inceler. “Onlar da İnsandı” romanında Yalta’ya bağlı Kızıltaş köyü mevzubahistir. Roman bu köyün sınırları dışına pek çıkmaz. İşlenen fikir komünizm ve onun köylüye en çok tesir eden müessesesi kolhoz ile, köylünün buna karşı aldığı savunma durumudur. Kızıltaş köyünde henüz kolhoz kurulmamıştır. Herhangi bir işi yapabilmek için, önce oraya ulaşmak lâzımdır. Rus’lar da henüz bu merhalededirler. Yollar yaparak köylere varmaya çalışmaktadırlar. Kızıltaş köyünde herkes kendi işinde gücündedir. Köylüler kendi tarlalarında çalışıp, kendi hayvanlarına bakmaktadırlar. Tabii mahsûllerinden de kendileri faydalanırlar. Köylülerde toprağa inanılmaz derecede bir bağlılık vardır. Sanki toprak bedendir, köylü de onun içinde ruhtur. Toprağa şekil verir, işler, sever, düzeltir, temizler. Her türlü bakımını yapar. Toprak sevgisi, nesilden nesle geçen bir miras gibidir. Bu duygu köylü olmayanlarda pek yoktur. Hattâ toprakla uğraşmayı bir eziyet sayarlar. Fakat romanda görülür ki; köylü toprağı işlemekten büyük bir zevk duymakta ve bu işi severek yapmaktadır. Toprak onlar için, hava gibi, su gibi, ekmek gibi, bunların da ötesinde evlât veya sevgili gibi bir şeydir.

Kızıltaş’lar tarlalarında tütün yetiştirirler. Sabahın karanlığında büyük bir şevkle, tarlalarına koşarlar. Akşamın karanlığına kadar huzur içinde çalışırlar. Gün boyu tarlalarıyla iyice meşgul olabildilerse, mutlulukları o derece artar. Akşamları mesutça evlerine dönerler.

Eserde toprak sevgisi, bir kişinin üzerine değil, birkaç kişinin üzerine teksif edilmiştir. Bu sebeple Bekir, Enver, Seyd-Ali ve Çilingir aynı derecede fonksiyon icra ederler. Fakat dramatik hayat Bekir’inkidir. Aile ocağı yavaş yavaş, ama kendini hissettiren bir acıyla çöker. Bekir toprağına bağlı, onu seven, ama kimsenin de zorla kendi elinden toprak alamayacağına inanan, saf gönüllü bir köylüyü temsil eder. Buna karşılık Seyd-Ali, mütevekkil bir şahıstır. Fazla heyecanlı değildir. Üzerinde çaresizliğin verdiği bir suskunluk vardır. Çilingir çok heyecanlıdır, fevridir. Aniden parlar, bu yüzden de sık sık tutuklanır.

Romanın sonunda, gördüğü işkencelerin tesiriyle ölür. Enver ise, diğerlerine göre şuurlu hareket eder ve dinamik bir yapıya sahiptir. Rusların köylüyü süreceklerinin farkına ilk o varır ve silahlanır. Neticede köyü boşaltmaya gelen Rus askerleriyle çarpışarak ölür.

Bekir, ineğinin doğuracağı buzağı ile, tarlasındaki tütünleri kırıp bitireceği günü beklemektedir. Ama ailesi üç kişiden ibarettir, işleri hızlı yürümez, Bu sırada köye gelen iki pejmürde kılıklı Rus’u, yanlarına çalıştırmak üzere alırlar. İşleri biraz hafifler, Bekir önce kızını gelin eder. Yapılan yol da köye yaklaşmaktadır. Yolla birlikte, köye gelip giden Rusların sayısında da artış olur, köyde hırsızlık vakaları görülmeye başlanır. Yolla birlikte köyün düzeni de bozulur. Ruslar yol yapımında çalıştırmak için köylüleri toplamaya başlarlar. Bekir’in himayesine aldığı iki Rus, neredeyse efendisi durumuna geçmişlerdir. Onlara hiçbir şey söyleyememektedir. Bekir’in doğumu yaklaşan ineğini, Yalta’dan gelen göçmen Rus’lar çalarlar ve hayvanı keserek, etini arabaya yükleyip Yalta’ya götürürler.Bu Bekir’e büyük bir darbe olur. Ne yaptığını bilemeyecek hâle gelir. Tarlasına doğru yollanır. Yol yapan Rus’lar, Bekir’in tarlası üzerindeki Kuşkaya’yı uçurmaya hazırlanmaktadırlar. Bekir’e tarladan çıkması için seslenirler ama, onun umurunda değildir. Her şeyi olan ineğini elinden almışlardır. Fakat tarlasını alamayacaklardır. Neticede Bekir, Kuşkaya’nın enkazı altında kalarak hayatını kaybeder.

Kızıltaş’a yakın köylerde, sürgünler ve kolhoz kuruluşları başlamıştır. Kolhoza itiraz edenler sürülmekte veya öldürülmektedir. Kızıltaş’a da, iki Rus’la bir Tatar genci gelir ve köyde kolhoz kurulmasının gerekliliğinden bahsederler. Başta Çilingir olmak üzere, köylüler onları kovarlar. Çilingir tutuklanır ve gördüğü işkenceler neticesinde ölür.

Bir sabah, yeni yapılan yolla gelen yeşil üniformalı cehennem şeytanları, köyün her tarafını doldururlar. Köyde kim varsa boşaltıp, hepsini sürerler. Enver Rus askerleriyle çarpışarak ölür.

Ruslar boş kalan köye, Rusya içlerinden getirilen göçmen Rus’ları yerleştirirler. Yeni gelenler, hayatlarında bu kadar güzel yer görmemişlerdir. Deniz, ayaklarının altında bir halı gibi uzanmaktadır. Bahçelerde ne istenirse yetiştirilebilir. Çok mutludurlar. Yiyip içip, kendilerine bu lûtfu gösteren yoldaş Stalin’e şükrederler.

Bu eserde, daha kolhozun kurulması için atılan ilk adımlar anlatılır. Buna tahammül edemeyen köylülerin ne gibi felâketlere uğradıkları ele alınır. Mekân olarak, daha önce zikredildiği gibi Kızıltaş köyü ve çevre köyler göze çarpar. Zaman ise, 1932 yılında vukû bulan bu sürgün harekâtına kadar olan, bir veya iki yıllık bir süredir. Eser beş ana bölüme ayrılmış ve her bölüm de kendi içinde, dörtten dokuza kadar değişen kısımlara bölünmüştür.

Eserde Rusların Türkler hakkındaki düşünceleri de yer alır. Kırım Türkleri, çarlık Rusya’sının da, komünist Rusya’nın da emellerine engel olagelmiştir. Onlara karşı kuvvet kullanılmalı ve Kırım Türklerden temizlenmelidir. Ruslar bu düşüncelerini ikinci dünya harbi sonunda veya “O Topraklar Bizimdi” romanının nihâyetinde gerçekleştireceklerdir.


Kaynak: Cengiz Dağcı’nın Dört Romanı – İsa Kocakaplan, M.E.B. – İstanbul, 1999.

İlginizi Çekebilir

Altay Kerim

Şair ve yazar.  Çağdaş Romanya Türk-Tatar edebiyatının önde gelen temsilcilerinden . (13 Mart 1937, Musurat …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.