Hakan KIRIMLI.
1783’deki Rus ilhakı esnasında, savaş esirleri hariç tutulacak olursa Kırım’ın hiç bir Rus sakini mevcut değildi. Bununla birlikte, kısa bir süre içinde Rus idarecilerinde Kırım’ı yalnızca stratejik ve askerî açıdan önemli bir sınırboyu yahut esas itibarıyla ekonomik açıdan sömürülecek bir koloni olarak görmek yerine, Onu Rus anavatanının gerçek ve bölünmez bir parçasına çevirme fikri gelişti, Ruslar ve Kırım Tatarları arasında asırlara dayanan düşmanlıktan kaynaklanan anlaşılabilir intikam duygularının yanısıra, bu yeni tasavvur da Kırım’daki Kırım Tatar varlığının yarımadanın müstakbel Ruslaştırılması planları önünde duran en hafif deyimle can sıkıcı bir engel olarak görülmesinde büyük rol oynadı. Hiç şüphe yok ki, Rusya İmparatorluğu’nun diğer bölgelerinden çok farklı olan emsalsiz iklimi ve tabiatıyla Kırım Ruslarda derin bir hayranlık uyandırıyordu. Bunlar arasında 1787 yılında Kırım’a sansasyonel bir ziyaret yapan Çariçe II. Yekaterina da vardı.20 Ayrıca, ülkenin (çağdaş istifade imkânlarına nazaran biraz fazla abartılı tahayyül edilen) ekonomik ve ticarî potansiyelinin ve yarımadanın mükemmel stratejik ve coğrafî konumuna bağlı olarak “Yunan Projesi”nde yahut İstanbul’a ve sıcak denizlere yönelik diğer hareketlerde Kırım için bir sıçrama tahtası rolü tasavvur edilmesinin Ruslarda doğurduğu heyecan da gözardı edilmemelidir. İlhakı müteakip, Kırım devletine ve han hanedanı olan Geray sülalesine ait topraklarla, ülkeden kaçan veya Ruslar tarafından sürülenlere ait geride kalan araziler devlet mülkü olarak müsadere edildi. Öncelikle bu tür çok geniş devlet toprakları en üst rütbeli şahıslardan küçük kâtiplere ve diğer fırsatçılara kadar çok kişi tarafından yağmalandı. Bunun kanunî kılıfı, altında II. Yekaterina’nın veya Knyaz Grigoriy Aleksandroviç Potyomkin’in veya 1793’den sonra Tavrida gubernator’u (valisi) olan Kont Platon A. Zubov’un imzasını taşıyan “tezkere” (order)lerle “iskân ve iktisat amacıyla arazi ihsan edilmesi” şeklinde temin ediliyordu. Bu tezkereler vasıtasıyla, Potyomkin’in kendisi aslan payını aldı ve Dnyepr ve Melitopol uyezdlerindeki 86.460 desyatina (bir desyatina = 1,09 hektar) genişliğindeki arazilere ilaveten güney Kırım’daki olağanüstü güzelliğe sahip Baydar vadisindeki üç köyün arazisini “kendi kendisine ihsan etti”. Potyomkin’in şahsî kâtibi Vasiliy S. Popov’a 57.876 des., Kont Aleksandr Andreyeviç Bezbordoko’ya 18.000 des., Knyaz Aleksandr A. Vyazemskiy’e 30.268 des., General Vasiliy V. Kahovskiy’e 7.549 des., Amiral Fyodor Fyodoroviç Uşakov’a 8-506 des., Amiral Nikolay Semyonoviç Mordvinov’a 5.778 des. ve bunlar gibi başkalarına da binlerce desyatinalık araziler “ihsan edildi”. Bu şekilde “ihsan edilen” toplam arazi miktarı 1796’nın sonunda 288.000 desyatinaya ulaştı.21
Bütün Kırım’ın (ekilebilir ve ekilemeyen) toplam alanının 2.316.833 desyatina olduğu22 hatırlanırsa bu ilk toprak yağmasının boyutları daha iyi anlaşılır. Bu parasız “ihsan’ların yanısıra, Kırım’da başka geniş araziler de yüksek rütbeli devlet adamlarına ve diğerlerine “satıldı” (desyatinası 1.5 rubleden az olmak üzere!). Bu uygulamalarda da büyük yolsuzluklar yaşandı.23 Bu “ihsan” ve “satış”ların boyudan kadar nasıl gerçekleştirildikleri de önemlidir. Meselâ, “ihsan tezkereleri”nde, nerede olduğu belirtilmeden yalnızca arazinin genişliği gösteriliyor, hangi toprağın “ihsan” edileceği ise tezkere sahibine ve mahallî memurlara kalıyordu (hakikatte, çoğunlukla, bunu memurlar değil, resmî nüfuzu veya verdiği rüşvet sayesinde tezkere sahibi belirliyordu). Böylece, pek çok halde, önce tezkere sahibinin en çok arzu ettiği yerdeki arazi bir kalem oynamasıyla “devlet mülkü” olarak gösteriliyor, bilâhare bu “devlet mülkü” ona tahsis ediliyordu. Söz konusu arazi üzerinde bulunan ve onun gerçek sahipleri olan bir çok köy ve köylünün varlığı ise dikkate bile alınmıyordu.24 Bu yeni “toprak sahipleri” derhal köylülerden alışılmışın üstünde rant ödemelerini yahut derhal “kendi” topraklarını terk etmelerini talep ediyorlardı. Tahmin edileceği üzere bu durum, köylüler ve “onların yeni toprak sahipleri” arasında bitip tükenmeyen davalara yol açmaktaydı.25 Kırım Tatar köylülerinin uzun protestolarından sonra Çarlık idaresi köylü topraklarının devlet mülkü olarak müsaderesini önlemeye razı oldu; ancak söz konusu toprakların “köylülere ait olduğuna dair tatminkâr ve güvenilir belgelerin ibrazı” şarttı. Ne var ki, hem Kırım Hanlığı devrindeki toprak sistemi uygulaması yazılı belgelerden ziyade geleneklere dayandığından, hem de mevcut yazılı belgelerin çoğu geçmiş kargaşa yıllarında ortadan kaybolduğundan, köylüler mülkiyetlerini nadiren ispat edebiliyorlardı.26 İlhaktan sonraki ilk 20-30 yıl içinde Kırım’a Slav ahalinin yerleştirilmesi yavaş bir şekilde ilerleyebildi. Bunun önemli bir sebebi, Rus köylülerinin çoğunun serflik sistemi dolayısıyla hareket kabiliyetinden mahrum olmalarıydı. Yine de, Rusya içlerinden hür köylülerin yahut devlet köylülerinin göçünü teşvik için cazip imtiyazlar sunuldu. Başlangıçta az sayıda bu köylülerle bazı kaçak serfler, “Eski İnançlılar”[Staroobryatsı] gibi bazı marjinal tarikatlerin mensupları, Osmanlı ülkelerinden gelme göçmenler (Kazaklar, “Eski İnançlılar”, Rumlar, Romenler ve diğer Hristiyan unsurlar), maceracılar, malulen ayrılmış yahut emekli olmuş askerler (ve bunlara hükümet tarafından temin edilen “gelin”ler) ve başkaları Kırım’da iskân edildiler.27 XVIII. yüzyılın sonuna kadar iskân edilen kolonistlerin sayısı yalnızca 4.500 kişiden ve pomeşçik (büyük toprak sahibi)’lere ait sadece 8.700 köylüden ibaretti.28 XIX. yüzyılın ilk yarısında Rus hükümeti geniş imtiyazlar ve bedava toprak karşılığında iskân için yabancı göçmenler bulmakta çok daha başarılı oldu. Sonuçta, Rus ve Ukrainlerin yanısıra kayda değer sayıda Alman, Bulgar, Yahudi, Ermeni, Rum, Leh, Sırp ve diğerleri iskân edildi ve böylece daha 1850’lere varmadan kolonistlerin toplam nüfusu 70.000’i geçti.29 1917’ye kadar, aralarında küçük gruplar halinde Estonlar, Letonlar ve İtalyanların dahi bulunduğu en az 22 millete mensup kolonist Kırım topraklarına yerleştirilmiş durumdaydı. Rus kolonizasyonunun ve Kırım Tatar göçlerinin boyutlarına bağlı olarak, Kırım’ın yerli olmayan nüfusu artık çoğunluk haline gelmişti.30
20 II. Yekaterina’nın Kırım seyahatinin renkli tasvirleri için, bakınız, A. Brückner, “Die Reise Katherina’s II. nach Südrussland im Jahre 1787”, Russische Revue, Cilt: II (St. Petersburg, 1873), ss. 1-33; V.V.T., “İmperatritsa Yekaterina II v Krımu 1787 g.”, Russkaya Starına, Cilt: 80 (St. Petersburg, 1893), ss. 283-299; ve D’Aragon, “Le voyage de I’Imperatrice Catherina II en Crimee d’apres une relation inédite”, Revue des Deux Mondes, Cilt: 118 (Paris, 1893), ss. 394-418.
21 S. Lapitskaya, “Zavoevanie i kolonizatsiya Kırıma tsarizmom”, İstoriçeskiy Jurnal (Moskova), Haziran 1937, ss. 45-46; A. K. Boçagov, Milli-Firka. Natsionalnaya kontrrevolyutsiya v Krımu (Akmescit,1930),s.15.
22 Vsya Rossiya Adres-Kalendar Rossiyskoy İmperii, Cilt II (St Petersburg, 1897) sütun 2114
23 Lapitskaya, s. 46-48.
24 Ibid., s. 45.
25 Yelena İoasafovna Drujinina, Severnoe Priçemomorye v 1775-1800gg. (Moskova, 1959), s. 121
26 Boçagov, s. 15.
27 Drujinina, ss. 122-133.
28 Fisher, s. 93.
29 Lazzerini, s. 127.
30 J. Prochoroff [İ.Prohorov], Die Epoche der Revolution und des Bürgerkriegs in der Krim (Akmescit, 1927), s. 10.
Kaynak: Kırım Tatarlarında Millî Kimlik ve Millî Hareketler (1905-1916) , Türk Tarih Kurumu,1996, Ankara.