Başlangıç / Sözlü Tarih / Kırım Tatarları Neden Bir Sözlü Tarih Projesine Girişmelidir?

Kırım Tatarları Neden Bir Sözlü Tarih Projesine Girişmelidir?

F.Tutku AYDIN

“Sözlü tarih” nedir?

Sözlü tarih insan hafızasını bir tarihsel kaynak olarak olarak kabul eden, insanların geçmişe anlattıkları hikayelere dayalı olarak tarihsel bilgi üreten bir tarih metodudur. Tarihçiler arasında 1940’lı yıllarda özellikle “tamamlayıcı tarih” olarak önemi kabul edilen sözlü tarih, tarihe yeni bakış açılarının hakim olduğu 21. yüzyılda kendi başına çok önemli bir bilgi üretme dalı olarak ortaya çıkıyor.

Daha önceleri yazılı belgeleri sözlü belgelerden her zaman üstün tutan anlayış egemen sınıflara ve söylemlere hizmet etmekle suçlanıyor, ezilen halkların yaşadıklarının ortaya çıkmasında sözlü belgenin değeri takdir edilmeye başlanıyor. Buna paralel olarak genel tarihin büyük devletlerin ve üst tabakaların tarihi olmaya devam ettiğine işaret edilerek yerel tarihlerin, yanıbaşımızdaki tarihlerin önemi keşfediliyor.

Çoğu zaman genel tarihler adı üstünde çok genel olduklarından ve genelleme yapmak zorunda kaldıklarından aslında biribirinden oldukça farklı tecrübeler yaşamış pek çok insanı aynı kefeye koyarlar, bunun sonucunda da binlerce hayat ve tecrübe de bu keşmekeş içinde kaydedilmeden yok olur. Oysa bizim gibi sıradan insanları belki de en çok etkileyen büyük adamların hikayeleri değil kendi köyümüzün, mahallemizin, ailemizin, büyükdedelerimizin hikayeleridir. Toplumda şu anda bulunduğumuz durumu belirleyen en önemli öğe kendi büyük dedelerimizin tecrübeleridir. Eğer bir şekilde bizi çok etkileyen bu mikro düzeydeki tarihle ilişki kuramazsak kendimizi de eksik tanırız. Kendi ailemizin ve çevremizin tarihini tanımakla aslında nasıl geçmişten geleceğe bir sürekliliğin parçası olduğumuzu anlarız. Bu yolla resmi tarihlerin işlerine gelen gerçek dışı söylemlere inanmak yerine sağlam bir toplumsal hafıza geliştiririz, bu da bizim toplum olarak tecrübelerimizi analiz etmemizi, tecrübelerimizden öğrenmemizi, toplum olarak yaptığımız yanlışları bir daha yapmamamızı sağlar. Kısacası yanıbaşımızdaki tarihi farketmek bizi insanlığımıza daha da yaklaştırır.

Türkiye’de ve Kırım Tatarları arasında sözlü tarih

20.yüzyılda Batıda sözlü tarih çok önem kazanmış özellikle soykırıma uğramış, sürgün edilmiş pek çok halk bu yolla ayakta kalmış, hiç bir yerde kaydı bulunmayan tarihlerini gelecek kuşaklara geçirmiştir. Türkiye ise sahip olduğu kültür mirasının, insanlık tecrübeleri /enginliğinin kaydedilmeden yokolmakta olduğunun oldukça geç farkına varıyor. Bunun göstergesi ise sözlü tarih uygulamalarına sistemli olarak ancak son 15 yıl içerisinde başlanabilmiş olmasıdır. Bunda Tarih Vakfı’nın projeleri öncülük etmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin mübadele, cumhuriyetin kuruluşu, köy enstitüleri, darbeler, vb. gibi çeşitli devirlerine ait sözlü tarihler, ve kent tarihleri yazılması projeleri başlatılmıştır.
Kırım Tatarlarımda ise sözlü tarihin önemi 1944 sürgünü sonucu ortaya çıkmıştır. Sovyet devleti bu sürgün sırasında yaşanan insanlık trajedisine dair her türlü bilgilendirmeyi yasaklayan bir tulum aldığı için bu sürgünü yaşayan halkımızın neler çektiğini ancak bu trajediyi yaşayanlara sorarak öğrendik. Bu sayede ilerde mutlaka başlayacağımız soykırımın tanınmasına dair hukuk mücadelesinde bu sözlü tarih belgeleri kanıt teşkil edecektir. Yaşanan acıların unutulmaması ve tekrar yaşanmaması için kaydedilmesi gereklidir.
Fakat en az bu sürgün kadar vahim olan bir başka sürgün ise sözlü tarih geleneğimizin gelişmemesi yüzünden unuttuğumuz sürgündür. Bizler Anadolu’ya doğrudan Kırım’dan ve yahut Dobruca yoluyla gelen Tatarların torunları olarak büyük dedelerimizin yaşadıklarından bihaberiz. Oysa bu tarih yokolmak üzere olsa bile henüz yokolmuş değil. Yanıbaşımızdaki tarihi farketmek için hayatımıza ve çevremize başka bir gözle bakmamız yeterli. Büyükanne ve büyükbabalarımız sadece bizimle yaşayan yaşlı insanlar değiller, onlar kitaplarda yazmayan bir geçmişe dair bize ipucu verebilecek tek kaynaklar.
Fakat hemen ekleyelim ki bir yaşlı sözlü tarih derlemek için konuştuğumuz kuru bir bilgi kaynağı değildir: O sizi eşi benzeri olmayan bir tarih yolculuğuna çıkaracak kişidir, bunun farkında olun! Sözlü tarih yazma işleminin sadece bir taraftan diğerine bilgi aktarımı değil karşılıklı bir paylaşım olduğunu da unutmayın, buna hem saygı duyun ve hem de bundan zevk duyun… Sözlü tarih yazmanın belki sonuçta ortaya çıkacak bilgiden daha önemli bir yönü vardır. Salt bir kişiyle sözlü tarih yazmak için karşılıklı oturmak bu eylemin kendisi bile çok önemlidir. Bu eylem genç kuşağa mensup bir insanın kendisinin tarihsel ve kültürel sürekliliği olan bir halktan geldiğinin farkında olduğunu, ve bu kültürel sürekliliği devam ettirecek kanalları açmaya çalıştığını gösterir. Kırım Tatarları’nın tekrar ne zaman bir devlet kurup  bu kültürel sürekliliği garantiye alacağı belli değil, ama o  zamana kadar bizler içinden kültürümüzü yeniden  üreteceğimiz geçmiş kültürümüzün envanterini çıkarmalıyız.

Sözlü tarih yazarken nelere dikkat etmeli? 

Aslında hayat yolunu yürümüş olanların bu yolun  başındakilere bunları aktarması tarihin ilk çağlarından beri  var. İlk edebiyat sözlü edebiyattır. Sözlü tarih çabası hem  bilimsel hem de edebi yönü olan bir çabadır. Karşınızdaki  insan asla bir iletken değildir, olayları anlatırken kendi  akıl ve mantığıyla yeniden yorumlamış, bazı şeyleri  unutmaya, bazılarına ise vurgu yapmaya k arar vermiştir.  Sözlü tarihle sadece olguları değil bir önceki kuşakların  hayatı anlamlandırmalarına dair yazılı belgelerde  öğrenemeyeceğiniz yazılamayan pek çok şeyi öğrenirsiniz.  Bunları hatta siz de kelimelere dökemeyebilirsiniz, ama  geçmiş tecrübeler ve duygular size aktarılmış olur, siz de bir  sonraki kuşaklara aktarmak için bunları muhafaza edersiniz.  Sözlü tarih bu yönüyle duygusal bir paylaşımı da içerir. Bu  faaliyet sırasında karşınızdaki insanın sadece sözlerinden  değil tavırlarından, konuşmasından, seçtiği kelimelerden,  üslubundan, size yaklaşımından ve sizinle olan iletişiminden  de çok şey öğrenirsiniz. Bu anlamda bir insanı tecrübe etmiş  olursunuz, sözlü tarih bir nevi tek kişilik antropolojidir.  Ama antropolojinin ya da herhangi bir sosyal bilimin  genellemeleri yerine bir insanın bütün öznelliğinin  zenginliğine ulaşmada sözlü tarih gibisi yoktur: bu yönden  sözlü tarihi edebiyatla ortak yönler taşır. 

Anadolu’daki Kırım Tatarları’nın göçlerinin sosyal  tarihine dair Kemal Karpat ve Hakan Kırımlı biraz bilgi  veriyorlar, ama tam olarak göçlerin nasıl gerçekleştiğine dair  bir bilgi kaynağı yok. Başlatmak istediğimiz sözlü tarih  projesinde herkesin kendi ailesinin tarihini yazmasını  sağlamak ve bu sayede Kırım Tatarları’nın kaydı pek az  olan Kırım ’dan Anadolu’ya zorluklarla dolu göç ve  sürgün tecrübelerini daha detaylı olarak gelecek  kuşaklara aktarmaktır. Bunu yapmak için özel bir  eğitimden geçmeye gerek yoktur, okur yazar olmak yeterlidir.  Yalnız bu işin nasıl yapılacağına dair bazı noktalara  dikkat etmek gerekir: 

En önemli kural görüşme yaptığınız insana saygıdır. Bu  insanın rızasını almak, hassas olduğu konulara dikkat etmek, yaptığınız söyleşinin başkaları tarafından  öğrenilmesi sonucu kendisi utandıracak, toplumda  kendisini küçük düşürecek, kendisine maddi ve manevi  zarar verecek her şeyden kaçınmak gereklidir. Kimse  sizinle görüşme yapmaya mecbur değildir, reddedilmeye karşı  saygı göstermek gereklidir. Ama yaşlılarımızın çoğu aslında  bildiklerini binlerine anlatmaya oldukça heveslidir, bu  kendileri için de bir terapi yerine geçer, onlara değer  verdiğimizi göstermenin bir yoludur. Burada önemli olan  konuşmayı sizin değil, karşınızdaki insanın yapmasıdır.  Karşınızdaki insanın bilmediği, mesela kitaplardan  okuduğunuz Kırım Tatar tarihi gibi konularda bilginizi  sergileyip karşınızdaki insanın kendini yetersiz hissetmesine sebep olmayın. Siz ondan öğrenmeye geldiniz, bunu  hissettirin. 

İkinci bir kural karşınızdaki insanın akıl sağlığının yerinde  olmasıdır. Bununla kasdedilen unutma değildir, yaşlıları  çoğunun hafızası çok kuvvetli değildir, ama bu onlarla  görüşmeye engel teşkil etmez. Çeşitli tekniklerle onların bazı  olayları hatırlamasına yardımcı olabilirsiniz. Onlara çeşitli  eski resimler göstermek veyahut soruları çeşitli açılardan  tekrar tekrar sormak işe yarayabilir. Karşınızdaki kişi bir  insanın doğum tarihini hatırlamıyorsa, “öldüğünde kaç  yaşındaydı”, “kaç senesinde öldü” diye sorarak kendiniz  hesaplayabilirsiniz. 

Bir insan hakkında bilgi alınacaksa önce o kişinin dış  görünüşünü tarif ettirmek işe yarayabilir. Fakat görüşme  yaptığınız kişilerin pek çok şeyi karıştırabileceklerini,  yanlış hatırlayabileceklerini de unutmayın, buna karşı  uyanık olun. Soruyu tekrar sorarak bu meseleyi kesinleştirin.  Bazı hatırlayamadıkları konularda ise zaman tanıyın, bir süre  sonra akıllarına gelecektir. Görüşmeden sonra da size telefon  edip söyleyebilirler, ya da hatırlayınca bir kenara not  edebilirler. Bu sebepten bir kişiyle birden çok kez  görüşmek yararlıdır. 

Sözlü tarih konusunda üçüncü bir kural duyduklarınıza  eleştirel yaklaşmaktır. En önemli sorun bazı bilgilerin bu  kişilerin kitaplardan ya da televizyondan sonradan  öğrendikleri olması ve bunları size sanki kendi  büyükdedelerinden dinlemiş gibi anlatabilmesidir. Bunun  için anlattığın bilgileri nerden öğrendiklerini sormalısınız. 

Dördüncü olarak sistematik bir som veya konu listesi  hazırlamak gerekliliğidir. Özellikle Kırım Tatar göçleri ve  yahut göç sonrası yeni bir hayatın kuruluşunun anlamak için  yapacağınız bu görüşmelerde gündemdeki son olaylardan  birini tartışarak konudan uzaklaşmak istemezsiniz. İyi bir  görüşmeci görüşmeye hazırlıklı gelir ve ne zaman’ müdahale  edeceğini bilir, konuyu yine kendi merak ettiği meseleye  kibarca getirebilir.. Ama bu ince bir ayardır. Görüşmenin  sohbet havasında geçmesi en iyisi olduğundan bazen konu  dışına çıkmaya müsamaha göstermek gereklidir, karşımızdaki  insanın sözünü sık sık kesmemeliyiz. Ayrıca bazen  karşınızdaki insan size hiç bir fikriniz olmayan ilginç bir hikaye anlatabilir, o yüzden bazen konuşmayı karşınızdakinin yönlendirmesine izin vermelisiniz. 

Konuşmanın sohbet havasında geçmesi karşınızdaki  insanın kendini rahat hissedip rahatça konuşabilmesi için  önemlidir. O yüzden görüşmeye başlarken biraz havadan  sudan, gündelik olaylardan konuşup ortamı ısıtmak gereklidir.  Hemen konuya girmeyin, fakat bu sohbeti de çok uzatmayın.  Karşınızdaki insana ciddiyetinizi ve görüşmeye verdiğiniz  önemi hissettirin. Konuşmayı iki saatten uzun tutmamak,  karşınızdaki insanı yorup bıktırmamak da esastır. Mümkünse  böyle kısa bir kaç görüşme ayarlayabilirsiniz. Benim stratejim  büyüklerimi ziyarete gittiğim her seferde bu konuları açıp  geçmişe ait bazı olayları kesinleştirmek, her seferinde kısa  süreli sohbetler yapmak. 

Aile tarihini yazarken sadece bir değil bir kaç kişiyle  konuşmak, bir olayı değişik kişilerce nasıl hatırlandığına  dikkat etmek ve bunları karşılaştırmak çok yararlıdır.  Böylece daha bütünlüklü bir hikaye yazabilirsiniz. Önce bir  soyağacı yaparak işe başlamak hikayenizi düzene sokacaktır.  Çok açılmadan gelinler ve damatlar hakkında da kısa bilgiler  not ederseniz aileyi bir toplumsal ilişkiler bağlamına yerleştirmiş olursunuz. Burada mesela evlenme pratikleri  (endogamik, egzogamik, kaç kuşaktan sonra evleniliyor,  kaçıncı dereceden kuzenler evlenebiliyor, hangi etnik gruplara  kız verilebiliyor, toplumca kabul edilen flört ve tanışma  mekanizmaları nasıldır) bunları öğrenirsiniz. Evlenme kişisel  bir olay değil, çok önemli bir toplumsal kurum olduğundan,  evlilikle aileler birleştiğinden, akrabalıklar kurulduğundan bu  kurumu bir halkı incelemenin köşe taşlarından biri kabul  ederiz. 

Sözlü tarih yaparken bir hikaye yazdığınızı unutmayın. Hikayelerde zaman, mekan ve karakterler önemlidir. Öğrendiğiniz olayların zamanını ve mekanını  kaydedin. Mekanların tarihi de yanıbaşımızdaki tarihin  önemli bir boyutudur. İçinde yaşadığımız köy, mahalle, şehir  zaman içinde nasıl değişiklikler geçirmiş bunu öğrenmeye  çalışın. Bunun için miras meselesini, kime ne kalmış onu  sorabilirsiniz, evlerin, arsaların, tarlaların kimden kime el  değiştirdiğini öğrenmeye çalışabilirsiniz. Bu daha derin  konulara geçmek için de iyi bir yol teşkil eder. 

Hikayenizi hazırlarken kronolojik bir sıra izlemeye  dikkat etmelisiniz. Yazınızı belli temalar (mesela atlı tarım devri, motorlu tarıma geçiş, Kırım Dönemi, Romanya Dönemi, Türkiye dönemi, köy dönemi, kente göç) ya da ailenizdeki önde gelen karakterlerin etrafında düzenlemek  mantıklı olacaktır. 

Son olarak da dünyada mükemmel bir görüşme olmayacağını unutmayın. Mutlaka eksiklikler olacaktır.  Sormayı unuttuğunuz sorular, konu dışına tahmininizden sık  çıkmalar, vb. Ama görüşme yapmak da bir sanattır ve insan  tekrarladıkça bu konuda kendini geliştirir. Her görüşülen kişi  aynı derecede konuşkan, hoşsohbet olmayabilir. Sessizlik 

Eski fotoğraflar da sözlü tarihin bir parçasıdır. Bunları  tarayıcı ile bilgisayar dosyasına kaydedip bir arşiv  oluşturabilirsiniz 

olmasın diye her dakikaya bir soru sıkıştırmaya çalışmayın,  karşınızdaki insana aklım toparlaması için zaman tanıyın. 

Görüşme yaptığınız kişinin adını, doğum tarihini, görüşme yaptığınız yer ve mekanı mutlaka not almanız gerektiğini söylemeye bile gerek yok. 

Bu genel bilgiler ışığında şimdi de biraz bu konudaki  kendi tecrübelerimden örnek vermek istiyorum. Sözlü tarih  meselesinin önemini aileme anlatmam üç-dört sene aldı. Ama  şu anda 54 yaşındaki annem ve 57 yaşındaki babam en büyük  yardımcım. Birlikte 75 yaşının üzerindeki yaşlılarla  görüşmemizde, beni hafızası kuvvetli, zekası keskin yaşlılarla  tanıştırmakta, onların bahsettiği kimi konuları bana  açıklamakta, Tatarca kelimelerin anlamlarını, eski yaşam ve  üretim teknikleri açıklamakta bu ara kuşak anne ve babamdan  çok yardım gördüm. Akrabalarımızı benden çok daha iyi  tanıdıkları zaten kesin. Aslında daha sonra sözlü tarih  notlarımızı temize çekerken onlarla da oturup 75 yaşına  gelmelerini beklemeden, hafızaları böyle tazeyken birer  görüşme yapmam gerektiğini anladım. İkisi de yüksek  öğrenimli anne ve babam üstelik bana olayları daha etraflı  açıklama yeteneğine sahip. Aynı durum aynı yaşlardaki hala,  amca, teyze ve dayılarınız için de geçerli. 

Konuşacak kişi bulmak için akrabalık bağlarını kullanmak  gerekiyor. Zaten aile tarihi akrabalıkların tarihi. Akrabalık  ilişkilerinin peşinden giderek insan ilişkilerini, hangi köyler  veya kasabalar, sülaleler birbiriyle nasıl ilişkiler kurmuş onu  öğrenebilir ve o zamanın toplum yapısı hakkında fikir  edinebiliriz. Yine, bir soyağacı çıkarmak konuşmanız gereken  kişileri belirlemekte de yararlı olacaktır. Yapılacak şey çeşitli  beyanatları karşılaştırarak tutarlı bir hikaye yazmaktır. 

Şu anda dedemiz Abdurrahman Uz’u merkeze alarak  onun etrafında şekillenen olaylarla bir sözlü tarih  yazmaktayız. Abdurrahman Uz hakkında sorular sorarken  onun dahil olduğu soyağacım 1800’lere değin çıkarmış olduk.  Yazdığımız anlatı Uz’un hayatının geçtiği Karakaya köyü, ve  çevre köyler Karayavşan ve Ahırlıkuyu hakkında da bir sürü  bilgi bulmamızı sağladı. Abdurrahman Uz’un evlilikler  yoluyla akraba düştüğü pek çok kişinin de kısa hayat ve köken  bilgilerini de anlattık, böylece anlatımızın coğrafyası  Eskişehir köyleri ve İstanbul’a kadar genişledi. 19. yüzyıldan yüzyıla geçerken küçük bir Tatar toplumunun az çok  portresini çizebildik.

Hikayemizde her konu hakkında bulabildiğimiz kadar  ayrıntı edinmeye çalıştık ki kafamızda o dönemi  canlandırabilelim, Abdurrahman Uz olmak nasıl birşey bunu  birazcık olsun hissedebilelim. Abdurrahman Uz Dobruca’dan  hangi koşullar altında gelmiş? Yolculuk nasıl olmuş?  Nerelerde büyümüş, okumuş? 1910’larda delikanlı olmak  nasıl birşeymiş? Abdurrahman Uz nasıl giyinirmiş?  Savaşlarla ilgili ayrıntılar nelermiş? Nasıl evlenmiş? Ne tür  işlerle uğraşmış? Nasıl hastalıklar geçirmiş? Çocukları neler  yapmışlar? Hacıya nasıl gitmiş? Huyu suyu karakteri  nasılmış? Nasıl tarım yaparmış, ya da zanaatini ya da  mesleğini icra edermiş? Hangi aletleri kullanırmış?  Çalıştırdığı insanlar kimler? Kimlerle çatışmaları olmuş?  Nasıl ölmüş? Konuşacağınız kişilerden bunları tasvir etmelerini istemelisiniz. Bu yüzden cevapları evet-hayırlı  sorular yerine nasıllı sorular sormak gereklidir. 

Kişisel bilgiler dışında kişinin katıldığı toplumsal olaylar da kaydedilmelidir. Eskiden bir düğün nasıl olurdu?  Perşembeden pazara aşama aşama anlatmasını  isteyebilirsiniz. Yemek tariflerini kaydedebilirsiniz. Tepreş ve  hıdırellez şenliklerinde neler yapıldığını sorabilirsiniz.  Halkımızın tecrübe ettiği savaşlar da hiç az değil. Kurtuluş  Savaşına dair anılar hala oldukça net hatırlanmaktadır bunları  ikinci kuşak dinleyenler arasında. Günlük hayatı sabahtan  akşama kadar sorabilirsiniz. Yenilen yemek çeşitlerini,  kıyafetleri baştan ayağa sorabilirsiniz. Ülkemizi geçirdiği  çeşitli siyasi dönemler ve olaylar sırasında mesela onuncu yıl  şenlikleri, harf inkılabı, tek parti donemi, milli şef dönemi,  İkinci Dünya Savaşı, atlı tarım, traktöre geçiş, Demokrat Parti  dönemi, 1960 darbesi, anarşi dönemi, Kıbrıs Harekatı, 1980  darbesi vb. dönemlerde neler yaşadıklarını sorabilirsiniz?  Politikaya katılımlarını, hangi partiye oy verdiklerini, Kırım  Tatar derneklerine gidip gitmediklerini, Kırım Tatar yayınları  mesela Emel dergisinden haberdar olup olmadıklarını, diğer  Tatarlarla nerede buluştuklarını, neler yaptıklarını  sorabilirsiniz? Aynı şekilde Kırım Dernekleri, diğer  Kırımlılar ve Dobruca ve Kırım ile ilişkiler, gidip gelmeler, bu  yerlerle ne kadar ilişkileri kaldığı hakkında somlar yöneltmek  de sizlere toplumsal bağlar hakkında önemli ipuçları verebilir.

Sözlü tarih sırasında etnografik derleme yapmak için de elinize fırsat geçer. Kullanılan değişik kelime, deyim ve terimleri not edin. Şınlar, efsaneler, söylentiler, türküler de ailenizin kökenini anlamakta hem çok yararlı hem de kaydedilmesi gereken kültür hâzineleri. Konuştuğunuz kişinin söyleyiş özellikleri ve telaffuzu da çok önemlidir, “cavun cava” şeklinde telaffuz eden bir insanın soyu (y yerine c kullanan) büyük ihtimal Kırım’ın Kerç, Gözleve, Orkapı vb. gibi Çöl kesimlerinden gelmektedir. Bunu ayreten de “bizim cinsimiz nedir- Keriş, Şönger, Nogay, Şora, Tat?” Şeklinde de sormak yararlıdır. Bu da Kırım’da geldiği bölge hakkında bilgi verir. Kırım’daki köy biliniyorsa zaten muammanın büyük kısmı çözülür. Fakat aileler genelde göçler esnasında çok karışmış olduğundan bu bilgilere mutlaka sormak gerekse de çok da itimat etmemek gerekir. Halkımızın etnik yapısı ve dil özellikleri etrafta çeşitli teoriler olmasına rağmen hala kesin anlaşılmış değildir. Bu konu bilim adamlarının daha çok üzerinde çalışacağı bir konudur, ama bizim bu derlemelerimizin mutlaka bir damla da olsa bu çalışmalara katkısı olacaktır. Önemli olan derlemeyi mümkün olan en doğru şekilde kaydetmektir, ses kaydı yazı kaydından ses özelliklerini vermek açısından daha yararlı olacaktır. Konuşmacılarınızın seslerini kaydetmek de şive ve ses özelliklerinin kaybolmaması için çok önemlidir. Sorularımızda hatırlanan en erken zamana gitmeye çalışmak esastır. Kırım’daki hayata dair her bilgi mutlaka çok kıymetlidir.
Son olarak eski fotoğraflar da sözlü tarihin bir parçasıdır. Bunları tarayıcı ile bilgisayar dosyasına kaydedip bir arşiv oluşturabilirsiniz. Fotoğrafların bize dönemin kıyafetleri, mimarisi, dekorasyonu, insanların dış görünüşleri üzerine pek çok bilgi vereceğini unutmayın. Konuşmayı yaptığınız kişiyi ve mekanı fotoğraflamayı da unutmayın. En yararlısının da kamera olacağını söylemeye gerek yok ama buna herkesin imkanı olmayabilir, veyahut bu görüşme yapacağınız insanı heyecanlandırabilir. Tabii izin almadan karşınızdaki insanı herhangi bir şekilde kayda almak kesinlikle yanlıştır.
Fotoğraflar dışında görüştüğünüz insanlardan eski belgeler, nüfus, evlenme, askerlik cüzdanları, pasaportlar, günlükler, eski kitaplar olup olmadığını sorun. Bunları da tarayıcıdan geçirip bilgisayara kaydetmek veya bir kopyalarını almak gerekir. Sözlü tarih yazarken bunlar da kaynak ve kanıt teşkil eder.

Bahçesaray Dergisi, Eylül-Ekim 2005, Sayı: 35, sayfa 20-23

İlginizi Çekebilir

Kırım Tatar Göç Hikâyeleri II “Evirgenler” ya da “Turaslar”

Mustafa EVİRGEN *  Aslını bilmeyen haramzade!  Kırım Tatar atasözü    Kırım Tatarlarının sayısız göç hikâyesinden …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.