F.Tutku AYDIN
“Sözlü tarih” nedir?
Sözlü tarih insan hafızasını bir tarihsel kaynak olarak olarak kabul eden, insanların geçmişe anlattıkları hikayelere dayalı olarak tarihsel bilgi üreten bir tarih metodudur. Tarihçiler arasında 1940’lı yıllarda özellikle “tamamlayıcı tarih” olarak önemi kabul edilen sözlü tarih, tarihe yeni bakış açılarının hakim olduğu 21. yüzyılda kendi başına çok önemli bir bilgi üretme dalı olarak ortaya çıkıyor.
Daha önceleri yazılı belgeleri sözlü belgelerden her zaman üstün tutan anlayış egemen sınıflara ve söylemlere hizmet etmekle suçlanıyor, ezilen halkların yaşadıklarının ortaya çıkmasında sözlü belgenin değeri takdir edilmeye başlanıyor. Buna paralel olarak genel tarihin büyük devletlerin ve üst tabakaların tarihi olmaya devam ettiğine işaret edilerek yerel tarihlerin, yanıbaşımızdaki tarihlerin önemi keşfediliyor.
Çoğu zaman genel tarihler adı üstünde çok genel olduklarından ve genelleme yapmak zorunda kaldıklarından aslında biribirinden oldukça farklı tecrübeler yaşamış pek çok insanı aynı kefeye koyarlar, bunun sonucunda da binlerce hayat ve tecrübe de bu keşmekeş içinde kaydedilmeden yok olur. Oysa bizim gibi sıradan insanları belki de en çok etkileyen büyük adamların hikayeleri değil kendi köyümüzün, mahallemizin, ailemizin, büyükdedelerimizin hikayeleridir. Toplumda şu anda bulunduğumuz durumu belirleyen en önemli öğe kendi büyük dedelerimizin tecrübeleridir. Eğer bir şekilde bizi çok etkileyen bu mikro düzeydeki tarihle ilişki kuramazsak kendimizi de eksik tanırız. Kendi ailemizin ve çevremizin tarihini tanımakla aslında nasıl geçmişten geleceğe bir sürekliliğin parçası olduğumuzu anlarız. Bu yolla resmi tarihlerin işlerine gelen gerçek dışı söylemlere inanmak yerine sağlam bir toplumsal hafıza geliştiririz, bu da bizim toplum olarak tecrübelerimizi analiz etmemizi, tecrübelerimizden öğrenmemizi, toplum olarak yaptığımız yanlışları bir daha yapmamamızı sağlar. Kısacası yanıbaşımızdaki tarihi farketmek bizi insanlığımıza daha da yaklaştırır.
Türkiye’de ve Kırım Tatarları arasında sözlü tarih
20.yüzyılda Batıda sözlü tarih çok önem kazanmış özellikle soykırıma uğramış, sürgün edilmiş pek çok halk bu yolla ayakta kalmış, hiç bir yerde kaydı bulunmayan tarihlerini gelecek kuşaklara geçirmiştir. Türkiye ise sahip olduğu kültür mirasının, insanlık tecrübeleri /enginliğinin kaydedilmeden yokolmakta olduğunun oldukça geç farkına varıyor. Bunun göstergesi ise sözlü tarih uygulamalarına sistemli olarak ancak son 15 yıl içerisinde başlanabilmiş olmasıdır. Bunda Tarih Vakfı’nın projeleri öncülük etmiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin mübadele, cumhuriyetin kuruluşu, köy enstitüleri, darbeler, vb. gibi çeşitli devirlerine ait sözlü tarihler, ve kent tarihleri yazılması projeleri başlatılmıştır.
Kırım Tatarlarımda ise sözlü tarihin önemi 1944 sürgünü sonucu ortaya çıkmıştır. Sovyet devleti bu sürgün sırasında yaşanan insanlık trajedisine dair her türlü bilgilendirmeyi yasaklayan bir tulum aldığı için bu sürgünü yaşayan halkımızın neler çektiğini ancak bu trajediyi yaşayanlara sorarak öğrendik. Bu sayede ilerde mutlaka başlayacağımız soykırımın tanınmasına dair hukuk mücadelesinde bu sözlü tarih belgeleri kanıt teşkil edecektir. Yaşanan acıların unutulmaması ve tekrar yaşanmaması için kaydedilmesi gereklidir.
Fakat en az bu sürgün kadar vahim olan bir başka sürgün ise sözlü tarih geleneğimizin gelişmemesi yüzünden unuttuğumuz sürgündür. Bizler Anadolu’ya doğrudan Kırım’dan ve yahut Dobruca yoluyla gelen Tatarların torunları olarak büyük dedelerimizin yaşadıklarından bihaberiz. Oysa bu tarih yokolmak üzere olsa bile henüz yokolmuş değil. Yanıbaşımızdaki tarihi farketmek için hayatımıza ve çevremize başka bir gözle bakmamız yeterli. Büyükanne ve büyükbabalarımız sadece bizimle yaşayan yaşlı insanlar değiller, onlar kitaplarda yazmayan bir geçmişe dair bize ipucu verebilecek tek kaynaklar.
Fakat hemen ekleyelim ki bir yaşlı sözlü tarih derlemek için konuştuğumuz kuru bir bilgi kaynağı değildir: O sizi eşi benzeri olmayan bir tarih yolculuğuna çıkaracak kişidir, bunun farkında olun! Sözlü tarih yazma işleminin sadece bir taraftan diğerine bilgi aktarımı değil karşılıklı bir paylaşım olduğunu da unutmayın, buna hem saygı duyun ve hem de bundan zevk duyun… Sözlü tarih yazmanın belki sonuçta ortaya çıkacak bilgiden daha önemli bir yönü vardır. Salt bir kişiyle sözlü tarih yazmak için karşılıklı oturmak bu eylemin kendisi bile çok önemlidir. Bu eylem genç kuşağa mensup bir insanın kendisinin tarihsel ve kültürel sürekliliği olan bir halktan geldiğinin farkında olduğunu, ve bu kültürel sürekliliği devam ettirecek kanalları açmaya çalıştığını gösterir. Kırım Tatarları’nın tekrar ne zaman bir devlet kurup bu kültürel sürekliliği garantiye alacağı belli değil, ama o zamana kadar bizler içinden kültürümüzü yeniden üreteceğimiz geçmiş kültürümüzün envanterini çıkarmalıyız.
Sözlü tarih yazarken nelere dikkat etmeli?
Aslında hayat yolunu yürümüş olanların bu yolun başındakilere bunları aktarması tarihin ilk çağlarından beri var. İlk edebiyat sözlü edebiyattır. Sözlü tarih çabası hem bilimsel hem de edebi yönü olan bir çabadır. Karşınızdaki insan asla bir iletken değildir, olayları anlatırken kendi akıl ve mantığıyla yeniden yorumlamış, bazı şeyleri unutmaya, bazılarına ise vurgu yapmaya k arar vermiştir. Sözlü tarihle sadece olguları değil bir önceki kuşakların hayatı anlamlandırmalarına dair yazılı belgelerde öğrenemeyeceğiniz yazılamayan pek çok şeyi öğrenirsiniz. Bunları hatta siz de kelimelere dökemeyebilirsiniz, ama geçmiş tecrübeler ve duygular size aktarılmış olur, siz de bir sonraki kuşaklara aktarmak için bunları muhafaza edersiniz. Sözlü tarih bu yönüyle duygusal bir paylaşımı da içerir. Bu faaliyet sırasında karşınızdaki insanın sadece sözlerinden değil tavırlarından, konuşmasından, seçtiği kelimelerden, üslubundan, size yaklaşımından ve sizinle olan iletişiminden de çok şey öğrenirsiniz. Bu anlamda bir insanı tecrübe etmiş olursunuz, sözlü tarih bir nevi tek kişilik antropolojidir. Ama antropolojinin ya da herhangi bir sosyal bilimin genellemeleri yerine bir insanın bütün öznelliğinin zenginliğine ulaşmada sözlü tarih gibisi yoktur: bu yönden sözlü tarihi edebiyatla ortak yönler taşır.
Anadolu’daki Kırım Tatarları’nın göçlerinin sosyal tarihine dair Kemal Karpat ve Hakan Kırımlı biraz bilgi veriyorlar, ama tam olarak göçlerin nasıl gerçekleştiğine dair bir bilgi kaynağı yok. Başlatmak istediğimiz sözlü tarih projesinde herkesin kendi ailesinin tarihini yazmasını sağlamak ve bu sayede Kırım Tatarları’nın kaydı pek az olan Kırım ’dan Anadolu’ya zorluklarla dolu göç ve sürgün tecrübelerini daha detaylı olarak gelecek kuşaklara aktarmaktır. Bunu yapmak için özel bir eğitimden geçmeye gerek yoktur, okur yazar olmak yeterlidir. Yalnız bu işin nasıl yapılacağına dair bazı noktalara dikkat etmek gerekir:
En önemli kural görüşme yaptığınız insana saygıdır. Bu insanın rızasını almak, hassas olduğu konulara dikkat etmek, yaptığınız söyleşinin başkaları tarafından öğrenilmesi sonucu kendisi utandıracak, toplumda kendisini küçük düşürecek, kendisine maddi ve manevi zarar verecek her şeyden kaçınmak gereklidir. Kimse sizinle görüşme yapmaya mecbur değildir, reddedilmeye karşı saygı göstermek gereklidir. Ama yaşlılarımızın çoğu aslında bildiklerini binlerine anlatmaya oldukça heveslidir, bu kendileri için de bir terapi yerine geçer, onlara değer verdiğimizi göstermenin bir yoludur. Burada önemli olan konuşmayı sizin değil, karşınızdaki insanın yapmasıdır. Karşınızdaki insanın bilmediği, mesela kitaplardan okuduğunuz Kırım Tatar tarihi gibi konularda bilginizi sergileyip karşınızdaki insanın kendini yetersiz hissetmesine sebep olmayın. Siz ondan öğrenmeye geldiniz, bunu hissettirin.
İkinci bir kural karşınızdaki insanın akıl sağlığının yerinde olmasıdır. Bununla kasdedilen unutma değildir, yaşlıları çoğunun hafızası çok kuvvetli değildir, ama bu onlarla görüşmeye engel teşkil etmez. Çeşitli tekniklerle onların bazı olayları hatırlamasına yardımcı olabilirsiniz. Onlara çeşitli eski resimler göstermek veyahut soruları çeşitli açılardan tekrar tekrar sormak işe yarayabilir. Karşınızdaki kişi bir insanın doğum tarihini hatırlamıyorsa, “öldüğünde kaç yaşındaydı”, “kaç senesinde öldü” diye sorarak kendiniz hesaplayabilirsiniz.
Bir insan hakkında bilgi alınacaksa önce o kişinin dış görünüşünü tarif ettirmek işe yarayabilir. Fakat görüşme yaptığınız kişilerin pek çok şeyi karıştırabileceklerini, yanlış hatırlayabileceklerini de unutmayın, buna karşı uyanık olun. Soruyu tekrar sorarak bu meseleyi kesinleştirin. Bazı hatırlayamadıkları konularda ise zaman tanıyın, bir süre sonra akıllarına gelecektir. Görüşmeden sonra da size telefon edip söyleyebilirler, ya da hatırlayınca bir kenara not edebilirler. Bu sebepten bir kişiyle birden çok kez görüşmek yararlıdır.
Sözlü tarih konusunda üçüncü bir kural duyduklarınıza eleştirel yaklaşmaktır. En önemli sorun bazı bilgilerin bu kişilerin kitaplardan ya da televizyondan sonradan öğrendikleri olması ve bunları size sanki kendi büyükdedelerinden dinlemiş gibi anlatabilmesidir. Bunun için anlattığın bilgileri nerden öğrendiklerini sormalısınız.
Dördüncü olarak sistematik bir som veya konu listesi hazırlamak gerekliliğidir. Özellikle Kırım Tatar göçleri ve yahut göç sonrası yeni bir hayatın kuruluşunun anlamak için yapacağınız bu görüşmelerde gündemdeki son olaylardan birini tartışarak konudan uzaklaşmak istemezsiniz. İyi bir görüşmeci görüşmeye hazırlıklı gelir ve ne zaman’ müdahale edeceğini bilir, konuyu yine kendi merak ettiği meseleye kibarca getirebilir.. Ama bu ince bir ayardır. Görüşmenin sohbet havasında geçmesi en iyisi olduğundan bazen konu dışına çıkmaya müsamaha göstermek gereklidir, karşımızdaki insanın sözünü sık sık kesmemeliyiz. Ayrıca bazen karşınızdaki insan size hiç bir fikriniz olmayan ilginç bir hikaye anlatabilir, o yüzden bazen konuşmayı karşınızdakinin yönlendirmesine izin vermelisiniz.
Konuşmanın sohbet havasında geçmesi karşınızdaki insanın kendini rahat hissedip rahatça konuşabilmesi için önemlidir. O yüzden görüşmeye başlarken biraz havadan sudan, gündelik olaylardan konuşup ortamı ısıtmak gereklidir. Hemen konuya girmeyin, fakat bu sohbeti de çok uzatmayın. Karşınızdaki insana ciddiyetinizi ve görüşmeye verdiğiniz önemi hissettirin. Konuşmayı iki saatten uzun tutmamak, karşınızdaki insanı yorup bıktırmamak da esastır. Mümkünse böyle kısa bir kaç görüşme ayarlayabilirsiniz. Benim stratejim büyüklerimi ziyarete gittiğim her seferde bu konuları açıp geçmişe ait bazı olayları kesinleştirmek, her seferinde kısa süreli sohbetler yapmak.
Aile tarihini yazarken sadece bir değil bir kaç kişiyle konuşmak, bir olayı değişik kişilerce nasıl hatırlandığına dikkat etmek ve bunları karşılaştırmak çok yararlıdır. Böylece daha bütünlüklü bir hikaye yazabilirsiniz. Önce bir soyağacı yaparak işe başlamak hikayenizi düzene sokacaktır. Çok açılmadan gelinler ve damatlar hakkında da kısa bilgiler not ederseniz aileyi bir toplumsal ilişkiler bağlamına yerleştirmiş olursunuz. Burada mesela evlenme pratikleri (endogamik, egzogamik, kaç kuşaktan sonra evleniliyor, kaçıncı dereceden kuzenler evlenebiliyor, hangi etnik gruplara kız verilebiliyor, toplumca kabul edilen flört ve tanışma mekanizmaları nasıldır) bunları öğrenirsiniz. Evlenme kişisel bir olay değil, çok önemli bir toplumsal kurum olduğundan, evlilikle aileler birleştiğinden, akrabalıklar kurulduğundan bu kurumu bir halkı incelemenin köşe taşlarından biri kabul ederiz.
Sözlü tarih yaparken bir hikaye yazdığınızı unutmayın. Hikayelerde zaman, mekan ve karakterler önemlidir. Öğrendiğiniz olayların zamanını ve mekanını kaydedin. Mekanların tarihi de yanıbaşımızdaki tarihin önemli bir boyutudur. İçinde yaşadığımız köy, mahalle, şehir zaman içinde nasıl değişiklikler geçirmiş bunu öğrenmeye çalışın. Bunun için miras meselesini, kime ne kalmış onu sorabilirsiniz, evlerin, arsaların, tarlaların kimden kime el değiştirdiğini öğrenmeye çalışabilirsiniz. Bu daha derin konulara geçmek için de iyi bir yol teşkil eder.
Hikayenizi hazırlarken kronolojik bir sıra izlemeye dikkat etmelisiniz. Yazınızı belli temalar (mesela atlı tarım devri, motorlu tarıma geçiş, Kırım Dönemi, Romanya Dönemi, Türkiye dönemi, köy dönemi, kente göç) ya da ailenizdeki önde gelen karakterlerin etrafında düzenlemek mantıklı olacaktır.
Son olarak da dünyada mükemmel bir görüşme olmayacağını unutmayın. Mutlaka eksiklikler olacaktır. Sormayı unuttuğunuz sorular, konu dışına tahmininizden sık çıkmalar, vb. Ama görüşme yapmak da bir sanattır ve insan tekrarladıkça bu konuda kendini geliştirir. Her görüşülen kişi aynı derecede konuşkan, hoşsohbet olmayabilir. Sessizlik
Eski fotoğraflar da sözlü tarihin bir parçasıdır. Bunları tarayıcı ile bilgisayar dosyasına kaydedip bir arşiv oluşturabilirsiniz
olmasın diye her dakikaya bir soru sıkıştırmaya çalışmayın, karşınızdaki insana aklım toparlaması için zaman tanıyın.
Görüşme yaptığınız kişinin adını, doğum tarihini, görüşme yaptığınız yer ve mekanı mutlaka not almanız gerektiğini söylemeye bile gerek yok.
Bu genel bilgiler ışığında şimdi de biraz bu konudaki kendi tecrübelerimden örnek vermek istiyorum. Sözlü tarih meselesinin önemini aileme anlatmam üç-dört sene aldı. Ama şu anda 54 yaşındaki annem ve 57 yaşındaki babam en büyük yardımcım. Birlikte 75 yaşının üzerindeki yaşlılarla görüşmemizde, beni hafızası kuvvetli, zekası keskin yaşlılarla tanıştırmakta, onların bahsettiği kimi konuları bana açıklamakta, Tatarca kelimelerin anlamlarını, eski yaşam ve üretim teknikleri açıklamakta bu ara kuşak anne ve babamdan çok yardım gördüm. Akrabalarımızı benden çok daha iyi tanıdıkları zaten kesin. Aslında daha sonra sözlü tarih notlarımızı temize çekerken onlarla da oturup 75 yaşına gelmelerini beklemeden, hafızaları böyle tazeyken birer görüşme yapmam gerektiğini anladım. İkisi de yüksek öğrenimli anne ve babam üstelik bana olayları daha etraflı açıklama yeteneğine sahip. Aynı durum aynı yaşlardaki hala, amca, teyze ve dayılarınız için de geçerli.
Konuşacak kişi bulmak için akrabalık bağlarını kullanmak gerekiyor. Zaten aile tarihi akrabalıkların tarihi. Akrabalık ilişkilerinin peşinden giderek insan ilişkilerini, hangi köyler veya kasabalar, sülaleler birbiriyle nasıl ilişkiler kurmuş onu öğrenebilir ve o zamanın toplum yapısı hakkında fikir edinebiliriz. Yine, bir soyağacı çıkarmak konuşmanız gereken kişileri belirlemekte de yararlı olacaktır. Yapılacak şey çeşitli beyanatları karşılaştırarak tutarlı bir hikaye yazmaktır.
Şu anda dedemiz Abdurrahman Uz’u merkeze alarak onun etrafında şekillenen olaylarla bir sözlü tarih yazmaktayız. Abdurrahman Uz hakkında sorular sorarken onun dahil olduğu soyağacım 1800’lere değin çıkarmış olduk. Yazdığımız anlatı Uz’un hayatının geçtiği Karakaya köyü, ve çevre köyler Karayavşan ve Ahırlıkuyu hakkında da bir sürü bilgi bulmamızı sağladı. Abdurrahman Uz’un evlilikler yoluyla akraba düştüğü pek çok kişinin de kısa hayat ve köken bilgilerini de anlattık, böylece anlatımızın coğrafyası Eskişehir köyleri ve İstanbul’a kadar genişledi. 19. yüzyıldan yüzyıla geçerken küçük bir Tatar toplumunun az çok portresini çizebildik.
Hikayemizde her konu hakkında bulabildiğimiz kadar ayrıntı edinmeye çalıştık ki kafamızda o dönemi canlandırabilelim, Abdurrahman Uz olmak nasıl birşey bunu birazcık olsun hissedebilelim. Abdurrahman Uz Dobruca’dan hangi koşullar altında gelmiş? Yolculuk nasıl olmuş? Nerelerde büyümüş, okumuş? 1910’larda delikanlı olmak nasıl birşeymiş? Abdurrahman Uz nasıl giyinirmiş? Savaşlarla ilgili ayrıntılar nelermiş? Nasıl evlenmiş? Ne tür işlerle uğraşmış? Nasıl hastalıklar geçirmiş? Çocukları neler yapmışlar? Hacıya nasıl gitmiş? Huyu suyu karakteri nasılmış? Nasıl tarım yaparmış, ya da zanaatini ya da mesleğini icra edermiş? Hangi aletleri kullanırmış? Çalıştırdığı insanlar kimler? Kimlerle çatışmaları olmuş? Nasıl ölmüş? Konuşacağınız kişilerden bunları tasvir etmelerini istemelisiniz. Bu yüzden cevapları evet-hayırlı sorular yerine nasıllı sorular sormak gereklidir.
Kişisel bilgiler dışında kişinin katıldığı toplumsal olaylar da kaydedilmelidir. Eskiden bir düğün nasıl olurdu? Perşembeden pazara aşama aşama anlatmasını isteyebilirsiniz. Yemek tariflerini kaydedebilirsiniz. Tepreş ve hıdırellez şenliklerinde neler yapıldığını sorabilirsiniz. Halkımızın tecrübe ettiği savaşlar da hiç az değil. Kurtuluş Savaşına dair anılar hala oldukça net hatırlanmaktadır bunları ikinci kuşak dinleyenler arasında. Günlük hayatı sabahtan akşama kadar sorabilirsiniz. Yenilen yemek çeşitlerini, kıyafetleri baştan ayağa sorabilirsiniz. Ülkemizi geçirdiği çeşitli siyasi dönemler ve olaylar sırasında mesela onuncu yıl şenlikleri, harf inkılabı, tek parti donemi, milli şef dönemi, İkinci Dünya Savaşı, atlı tarım, traktöre geçiş, Demokrat Parti dönemi, 1960 darbesi, anarşi dönemi, Kıbrıs Harekatı, 1980 darbesi vb. dönemlerde neler yaşadıklarını sorabilirsiniz? Politikaya katılımlarını, hangi partiye oy verdiklerini, Kırım Tatar derneklerine gidip gitmediklerini, Kırım Tatar yayınları mesela Emel dergisinden haberdar olup olmadıklarını, diğer Tatarlarla nerede buluştuklarını, neler yaptıklarını sorabilirsiniz? Aynı şekilde Kırım Dernekleri, diğer Kırımlılar ve Dobruca ve Kırım ile ilişkiler, gidip gelmeler, bu yerlerle ne kadar ilişkileri kaldığı hakkında somlar yöneltmek de sizlere toplumsal bağlar hakkında önemli ipuçları verebilir.
Sözlü tarih sırasında etnografik derleme yapmak için de elinize fırsat geçer. Kullanılan değişik kelime, deyim ve terimleri not edin. Şınlar, efsaneler, söylentiler, türküler de ailenizin kökenini anlamakta hem çok yararlı hem de kaydedilmesi gereken kültür hâzineleri. Konuştuğunuz kişinin söyleyiş özellikleri ve telaffuzu da çok önemlidir, “cavun cava” şeklinde telaffuz eden bir insanın soyu (y yerine c kullanan) büyük ihtimal Kırım’ın Kerç, Gözleve, Orkapı vb. gibi Çöl kesimlerinden gelmektedir. Bunu ayreten de “bizim cinsimiz nedir- Keriş, Şönger, Nogay, Şora, Tat?” Şeklinde de sormak yararlıdır. Bu da Kırım’da geldiği bölge hakkında bilgi verir. Kırım’daki köy biliniyorsa zaten muammanın büyük kısmı çözülür. Fakat aileler genelde göçler esnasında çok karışmış olduğundan bu bilgilere mutlaka sormak gerekse de çok da itimat etmemek gerekir. Halkımızın etnik yapısı ve dil özellikleri etrafta çeşitli teoriler olmasına rağmen hala kesin anlaşılmış değildir. Bu konu bilim adamlarının daha çok üzerinde çalışacağı bir konudur, ama bizim bu derlemelerimizin mutlaka bir damla da olsa bu çalışmalara katkısı olacaktır. Önemli olan derlemeyi mümkün olan en doğru şekilde kaydetmektir, ses kaydı yazı kaydından ses özelliklerini vermek açısından daha yararlı olacaktır. Konuşmacılarınızın seslerini kaydetmek de şive ve ses özelliklerinin kaybolmaması için çok önemlidir. Sorularımızda hatırlanan en erken zamana gitmeye çalışmak esastır. Kırım’daki hayata dair her bilgi mutlaka çok kıymetlidir.
Son olarak eski fotoğraflar da sözlü tarihin bir parçasıdır. Bunları tarayıcı ile bilgisayar dosyasına kaydedip bir arşiv oluşturabilirsiniz. Fotoğrafların bize dönemin kıyafetleri, mimarisi, dekorasyonu, insanların dış görünüşleri üzerine pek çok bilgi vereceğini unutmayın. Konuşmayı yaptığınız kişiyi ve mekanı fotoğraflamayı da unutmayın. En yararlısının da kamera olacağını söylemeye gerek yok ama buna herkesin imkanı olmayabilir, veyahut bu görüşme yapacağınız insanı heyecanlandırabilir. Tabii izin almadan karşınızdaki insanı herhangi bir şekilde kayda almak kesinlikle yanlıştır.
Fotoğraflar dışında görüştüğünüz insanlardan eski belgeler, nüfus, evlenme, askerlik cüzdanları, pasaportlar, günlükler, eski kitaplar olup olmadığını sorun. Bunları da tarayıcıdan geçirip bilgisayara kaydetmek veya bir kopyalarını almak gerekir. Sözlü tarih yazarken bunlar da kaynak ve kanıt teşkil eder.