Başlangıç / Sözlü Tarih / Kırım Tatar Göç Hikâyeleri IV: Şükürzade GÜNGÖREN

Kırım Tatar Göç Hikâyeleri IV: Şükürzade GÜNGÖREN

Kırım Tatar Göç Hikâyeleri IV: Şükürzade GÜNGÖREN

Bu yazıda bugün Ankara Polatlı’da ikâmet etmekte olan  anneannem Şükürzade Güngören’in hayat hikâyesini ele alarak Kırım Tatar Göç Hikâyeleri’ne katkıda bulunmak istedim.  

Satırlarıma başlamadan önce beni bu işe teşvik eden ve yardımlarını esirgemeyen arkadaşım Filiz Tutku Aydın’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.

Buket CANBAZ

Bu yazıyı anneannemin kendi ağzından dinlediğim ve teybe  kaydettiğim anılarını annem Muteber  Canbaz’m anlattıklarıyla birleştirerek  hazırladım. 

Anneannem, Şükürzade Güngören,  1920 yılında Pazarcık’ın (şimdiki adı  Dobriç) Çufutkuyusu (şimdiki adı Yofkova) köyünde doğmuştur. Babasının adı  Haşim, annesinin adı Mükerrem’dir.  Anneannem Şükürzade’nin babasının  babası Hanefi Kırım’ın Akmescit şehrinden gelmiş. Etnik olarak Sütkel olduğunu söyledi. 

Anneannemin hatırladıkları şöyledir: 

Dedemler Ruslar Kırım’daki Türkleri rahatsız etmeye başlaganda hayvanlarını, eşyalarını alarak Akmescit’ten çıkıp  vapurla Romanya’ya göç etkenler. O zamanlar oraları Türk toprakları eken. Sonradan Romanya’ga katılgan. Yolculukları  bir ay sürgen. Kırım’dan vapurla şıkkanlar Varna’ga, o zamanı her yeri Türkiye eken. Onlar da Varna’dan kelgenler öyle  türegemiz sonra. 

Kartbabamlar Kırım’dan kelgende  önce Pazarcık’ka yerleşken, daha sonra  Kocaköy (Kurcaköy)’ge köşgenler. Kocaköy’den toprak alganlar, üy alganlar,  babam (Haşim) o köyde tuvgan. Babamın amcaları da Asarlık değen köyden toprak alganlar, onlar da o tarafa yerleş kenler. Babamın babası erken ölgen. Bir  harman vaktinde. Babam Haşim 4, abisi  Yunus 6 yaşında kalganlar. Sonra onları  kartbabaları alıp büyütken. Annelerini de  Suğçuk’a kocaga bergenler. Ondan bir  İzzet amcam bolgan. 90 senesinde Balçık’tan İzzet’in kızı Selviye ususi beni kormege geldi. Şimdi rahmetli. Babamla amcam, eki kardeş barabar çalışkanlar. Ama amcam erte ölgen. Halalarım (ba bam Haşim’in amcasının kızları) Derince’de ediler. Emine ve Fatma. Onlar da molla edi.

Babamlar Çufutkuyusu’nun zengini bolganlar. Bayağı zengin ediler biz bilgende. Hem Pazarcık’ta, hem köyde üy bar edi. Pazarcık’ta bir cami üyü satıp alganlar, alçak alçak üyler edi. Men o üyge hiç kirmedim, cami üyü o men korkaman dep. Camini biri satıp algan, arkasındaki üylerni de Abdurrahman daymlar (Şükürzade’nin abisi) satıp algan, onlar ketip çata ediler ya, men eş ketip çatmadım. Abdüsselam dayımın çarşıda üyü bar edi, men oga ketip çata edim. Diycek onda, hem köylü bolganlar, hem de şehirli.

Köyümüzün kenarından bir de aspalt col keşe edi. Pazarcık’tan Köstence’ge kadar eş kıyşaymadan kete edi. O zaman larda da bir köş kele, bir köş kele, bizim köyler bozulmay, daa tura. O Kırcali taraflarından, Deliormanlar’dan, neden bir köş kele, arabaman kete epsi, köy çatıp keleler, bugün o köyde, yarın o köyde, taa Kostenci’ge arabaman katip ketecek. Kimin ayvan bağlayacak yeri bolsa onda kele. Bizim yakta muhtarga delikat der ediler. Babam da delikat. “Delikatnm üyü kaysı?” diyler. Kostereler, op eki-üç arabaman kele, balası man, şagasıman. Bazısı keşe kele, keşe yemek şıgarasın, rahmetli annem bek uğraşgandır zavallı. Ususi bunday zaten misafir odalarımız bar edi anyakta, çoban catkan odalarımız var edi sıra sıra. Kravat diy edik biz, tahtadan yasalgan yerlerde catalar, otelde catkanday etip. Sonra şıgıp keteler. Zavallı annem tura, birkaç cımırta kıra, bal kaynata edik, karbuz balı bek kaynata edik, ondan şıgara. Hergün birkaç araba bizim bakşege kele edi. Hayvanlarını nelerini bağlamağa başka yerleri yok edi. Arabaman kete ediler Köstence’ge kadar, Köstence’den sonra vapurman Türkiye’ge kete ediler

Babam Haşim’le annem Mükerrem’in altı balası bolgan. Abdurrahman, ben (Şükürzade), Şerifzade, Yusuf, Edip, Ziya. Siyah önlük giyip, beyaz yaka takıp okula başladık. Okulda Romence eğitim gördük, çünkü o zamanlar Romanya edi oralar. İlköğretim 7. sınıfa kadar zorunlu gittik. Erkek kardeşlerim rüştiyeyi bitirdi,  Fransızca okudular okulda. Sonra ben  (Şükürzade) Bulgarların letaşka denilen  örgü okulunu bitirip örgücü oldum.  Abdurrahman Abim muhasebeci oldu,  Yusuf dericilik bitirdi, Edip kadın berberi,  Ziya terzi oldu. Babam, zengin bolsak da  hepimizin bir zenaat sahibi bolganımıznı  istedi. İyi de olmuş. Türkiye’ge kelgende  örgücülükmen keşindim. 

Köyde ağabeylerim çiftçilik de yapıyorlardı. Zanaat ne üyrengende Pazar cık’da tura edik. Taa kop Pazarcık’ta tura  edik. Çufiıtkuyusu Pazarcık’a yakın. Son ra bizim tarlaların ortasından udut geçti.  Anyakta Romen askeri, bu yakta Bulgar  askeri. Men örgü öre edim. Bulgar as kerleri şarık kiye ediler, mmaday kılbal  sara ediler ayaklarına. Biz de makineyle  kılbal öre edik onlarga. Sonradan gaz kıt lığı oldu memlekette. O vakit ketirip bi zim samanlıkka tenekemen gaz taşlay  ediler. 

Bizim ömrümüz toy-cıyınman geçti.  Bir keresinde trenmen ketemiz. Maksude  görümcem o zaman delikanlı kız. Halam  Ayşe, Gülşer yengem bar, Sude bar, bir de  Nori, o zaman taa evlenmedik. Şekirdek  carmak yasak trende, men onlara aytma 

dım. 25 kuruşluk şekirdek alganlar. Tren de habire çekirdek carganlar. Kondüktor  geldi. “Sen her gün trendesin, ne aytma dın bunlara?” dedi. “Biz carmadık” dese  de bolacak ama halam da “sana da vere yim oğlum” dedi! Kondüktor da 40’ar lira  “globa” (ceza) istedi. “Kessee biletni  beriyim!” dedim, bilet de kesmiy. Ketti.  Kete, bir daha kele, bir daha kele, ber medim ben de. Neyse sonra 40-50 lira  verdim. Dayımın apakayı o arada şalka  tüştü “vay vay” etip. Kart kişiler anav  memurlardan korkalar. Çünkü Nori de  otura ayerde. Nori de o zaman yeni çıkmış hapisten, siyasi mahkum olarak yatmış. Dualar okup okup “kaç Nori, kaç  Nori!” diy. Gülşer Yenge de “hadi ket  şundan!” dep oklav kostere kondüktorge.  Men de bu komik olaya şu şını yazdım  hemen: 

25 liralık şekirdek  

Sude algan  

Eğleniriniz colda dep  

Cebine salgan  

Gülşer kosterdi bir oklav  

Çinovnik kıza  

Şükürzade camiadan  

Ödedi ceza  

Çinovnikler toplaşıp  

Boldular halka  

Ayşe cengiy garada 

Tüştü şalka 

Okup okup Maksude 

Pire dua 

Zuv! eteler Norige 

Nori zuva 

İstasyondan kaytayatıreken de ara banın içinde uydurup uydurup güldüre men onlamı. Ayşe yenge “ay, ay, aytma!,  aytma! diy, anda biraz da Zela abla da  koşar ona- köyümüzde bek yaman şınşı  bir ablamız bar-, kimbilir ne bolurmuz  koyge” Arabada Dadapetra değen Bulgar  komşumuz da var, o da anlamay ya küle.  Ben devam ettim: 

Şükürzade anlata 

Büle büle 

Dadepetra baş sallay 

Em de küle (!) 

Çufutkuyusu Nurbatçı (Şongar köyü),  Harmankyusu, Asarlık, Aydınbiy, Dura sılar, Duvanyuvası, Karabakı gibi Tatar  köylerine komşu bir köy edi. Romanya sı nırında 100-150 haneli bir köydü. Sonra dan kobiydi. Köyün 50 hanesi Bulgar edi,  onların mahallesi ayrı edi. Toy yasasalar  kazanı Tatarlardan alıp yemek pişirtip  toylarına bizi şakıra ediler. (Domuz eti ol madığından emin olsunlar diye.) Bulgar lar taa kop kum fasulye aşay ediler. Biz  kuzu etinden kuzu sorpası, alişke çorbası  yasay edik. Biz hep kızılca aşadık, hiç  buğday aşamadık biz. Banat kızılçası.  Onun ekmeği çok güzel kabara edi. 

Malayı şulay pişire ediler. Akşamdan  kaynak su ile aşalay. Onun içine kamur  mayanı kuya, kopüre. Şeker ata. Karış tıraklay avur etip. Tavaga sala. 

“Ususi mandıradan kişiler kelip bah çemizde kaşkaval yapa edik. Men onu  yapmayı bilirim. Ateş cağa ediler. Mı naday masaday yüksek ocakları bar.  Bakır şılapşıday şeyin içine toldura  penemi. Kaynagan saytın kanştıra, karıştıra, onday etken saytın sozula. Kalıpları var. Mandıra evi diy edik, sıraman  takta şiyler var. Toldura toldura ka şerlerini. Bir kaç kün sonra kele. Üstüne  de kaymak tögeler. 

“Bulgaristan’da öyle dışarda çardak  var edi. Polatlı’da Karakuyu’da aynısını  gördüm. 

“Sogum soya edik kışlık. Tövbe ya rabbim, biz ölümüzde bile sogum soya  edik. Yaşlıca hayvanlardan pastırma yasay ediler kobüsü. Ayıra edi kaysı pastır ma bolacak olsa. Mmaday balaban tahta  teknemiz bar edi ususi. Pastırmaları  ortadan aça aça, cuvup. Onun işine bastıra aruv ettirip. Ondan bir kan şığa, eş mınav  gadar kan kalmay anav şiyde, tuzlu suda  toktata. Birkaç gün sonra kele, onu töge,  bir ta şaykap şaykap şaçaklıkta mınavday  ettirip sırradan tizip sala, kuruy üyerde.  Aman bir güzel pastırmamız bola edi.  Mmda kelgende biz üç koydan yaptırdık,  altı kanat pastırma alıp keldik. Kelgen  kişige, ketken kişige memleketin pastır ması dep şıgardık. Biyerin pastırmaları  pastırma tuğul zaten. 

Sonra, anav dana soyar edik, yımışak  etinden, balabaaan o kazanlarman gene,  iç kavurma yasay ediler, o kavurmaları  koyların karınlarına totura ediler bulay  ettirip, sonra mmadayın kuvuklar bola, o  kuvukka nege toldura ediler, tizip sala  edik, bırev kelgende kesip anavdan, eki  patates tora, al saga bir yemek. Er şekiy  azır bola edi. 

“Konserve bek yasay edik. Pasulye  egile edi. Tabakbörek, ögüzbörek yasay  edik. Karbuz balı bek kaynata edik. An nem ususi adamlarnı ne alıp şölde çata  ediler, bostanın başında, karbuz balı  kaynatıp. Kabaknı pirinç suğuna sala,  kabak reçeli yapardı. Sonra kavundan  kaynata edi kavun reçeli. Onun içine bir  toz ala edik eczanelerden, eş bozulmay.  Sirke hoşabı yasay ediler, suga sirke  koyalar, kuneşge hiç bermiy eken bu,  babam çalışkan kişilerge bere. 

“Köyde bir toy bolacak bolsa gün  evvelden, akrabalarından biri ata binip ev  ev dolaşıp “ey cemaat filancada toy bar  herkes toyga!” dep şakıra edi. Herkes ertesi gün en şık elbiselerini kiyip,  takılarını takıp toyga keleler, zengin  aileler toyga kele ekende koyun, dana  gibi kesilecek hayvan ketire ediler. Toy  sırasında çok güzel bir iş bölümü olurdu.  Bu iş bölümünde yemek pişirecekler, sofranı kuracaklar, bulaşık yıkayacaklar  ayrılır, peşkum denilen büyük sofralarda  yemek yenirdi. Bir seferde 15-20 kişi otururdu. Ayrı bir yerde de iki erkek kahve  pişirip iki erkek de hem kadınlara hem  erkeklere servis yapardı. Toy Perşembe  başlayıp Pazar biter, 3 gün sürerdi. 

Bir kişi “kızlar kız çıkarmaya!” diye  bakıra edi, kızlar kız evinde eğlenir,  gelini “konak’ denen bir yere çıkartıp,  törge oturtup eğlene ediler. “Perde kapama” adeti bola edi eskiden, bizde olmadı.  Sultan Abla’nı (Necip Hacı Fazıl’ın hanı mı) perdenin artma kapaganlar. Bakıran  kişi “akaylar da kahve dövmeye!” diye  erkek evine çağırırdı, dövülen kahve toy  evine verilirdi, toyda kahve pişsin diye.  Birinci gün katlama, kuruyemiş, meyve  sinilerle kızlara giderdi. Kızlar bu meyve  ve kuruyemişleri peçeteye koyup küçük  çocuklarla beğendikleri delikanlılara  gönderirdi. Sonra erkekler de kız evinin  camına karanlıkta gelip kına koydururlardı. Camda ev sahipliği yapan bir kız  durur, erkek bu kıza “misafir filanca kıza  kına koydurmak istiyorum” der, kız da  isterse kına koyardı. Bunun sonucunda  böyle tanışıp, evlenenler bola edi. 

Takı olayı nişanda olduğu için toyda  olmazdı. Herkes toy evine yensin diye  yiyecek, et, meyve, kuruyemiş, bir şeyler  pişirip verirdi. Kız istenince nişan için istekleri oluyordu, başlık parası, takı, kesilecek hayvan. Bunlarda nişan da gittiği  için toyda hediye olarak kap kacak  giderdi yardım olsun diye. Bu kız  tarafındaki toyuydu. 

Aynı zamanda oğlan tarafında da toy  bolurdu, oğlan tarafın kızları horoz tellerdi, akşamına da damadın arkadaşları  “çırak” tellerdi. O bittikten sonra çırakla  oynarlardı. Çırak tellemeden kalan sofranın kalıntıları olan boş siniyi alıp toy  evine gidip bahşiş isterlerdi. Oğlan evi de  sıpra keldi dep caşlarga bahşiş bere ediler.  Sabah gelin almaya gidilir, o çırak da  gelin evinin kapısına asılırdı. Anlamı  Tatarlar’da kadın erkek eşitliği. 

Diğer toy adetleri şöyleydi; gelin sağ  ayağıyla inerdi, bereketli olsun diye.  Geli-nin başından para ve yemiş atılırdı,  gelin oturaklı olsun diye kaynana gelini  yere çömelmiş vaziyette beklerdi. 

Arabadan inince kaynata geline elini  öptürür ve dana, tarla gibi, vaatte  bulunur-du. Gelinin evi gelin indikten  sonra süslenirdi. Duvarlamı bütün  “şevre”men, oyalı neli “testimaPlarman,  cavlukman süsliy ediler. Menim üyüme  Bulgarlar kelgen edi, onlar resimge çekken ediler. Tavanın ortasına yuvarlak  araba tekerleginin kasnağını sala ediler.  Ablamın toyunda duvarga bir santim  araman sıraman çivi çaktılar. Ondan son  mınavı çividen ala anavı çivige, anyerde  dolana, anavı çivige, mmavı üyün alay  yağı kımap cibi ola. Ciplerge oyalı oyalı  çemberleri asalar ve saya ediler, kaç tane  çemberi grepi var diye. Men ufak oyalar  ördüm, onday kaim oyanı hep paraman  ördürdü annem. Gelinin yatacağı odanın  tavanları bile süs-lenirdi, bu süs de gelin  çocuk doğurana kadar dururdu. 

Gelin indiği ertesi gün erkeğin sülâ lesi elini öptürmeye gelirdi. Bu olayın adı  “tanış”. Gelin büyüklerin elini öper,  herkese de marama, havlu, çorap gibi  hediye verirdi, büyükler de geline para  verirdi. 

İlk Cuma gelince de erkekli bayanlı  gençler gelinin evinde toplanıp eğlenirdi. 

Gelinle damadın 1-2 oda da olsa ayrı  evi oluyordu ama genellikle kaynana ve  kaynatayla aynı bahçe içinde otururlardı. 

Bayramlarda camiye kete edik. Kur ban bayramında kurban kesilip, her gün  fakirlere sofra sofra yemekler verilirdi, et  dağıtılırdı. Sonra bayramlarda okulga  (“şkola” diyedik biz) ketip, anda perde  açıp piyes oynay edik. Biz o oyunlarga  temsil de diyedik, müsamere de diyedik,  piyes de diyedik. Biz oyunları oynadık sade, kim yazar edi bilmiymen. Birtakım  erkekler kadın bola edi. O zamanlar  kadmiamı oyunlarga pek karıştırmay  ediler. Biz Sabriye halanlar neler toplaşıp  “çalaş oyunları” (Ay çalaşım çalaşım türküsüyle oynanan bir oyun) nesi oynadık.  Abdurrahman abim de zaten köyün baş kanı, o piyesni kurgan o bola edi. Bütün  köylüler yazıla ediler, birer rol ala ediler.  Bir takımı apakay bola, bir takımı akay  bola. Sonra çalgıcılar neler kele, nediy şu,  bir fukare akay tam oynamağa şıkkanda  davullar toktaganday yasaylar, “fukara  tuğul mu o kelgende davullar toktay” diyler onday piyes çevire ediler işte. “On eki  ördek”ni oynadık (Saim Osman Karahan’a göre bunlar Emin Bektöre’nin çeşitli Kırım Tatar şarkılarını birleştirip düzenlediği oyunlardı), “Kurban Bayram  Keşesi” oynadık. O zamanları sozulgan  kaatlerle (gramafon kağıdından) tiktik  elbiselemi, men tiktim, tizip tizip kollarını. Bayağı da eglene edi herkes, küle  nete. Vakiti yoktu, oyun ne zaman azır  bolsa oynana. Mesela nişanlangandan  üylengeşik canlandırıp, toyunda şarkı ne  şalıp oyun şıgara edik. Hususi bayram larda da oynay edik. Kadınlar erkek bola  edi, erkekler kadın bola edi. Tatarca bola  edi. Bütün köylerden kele ediler. Mesela  bir piyesten: 

Yazga şıksam üy salsam  

Kiremit çapsam aaah  

Alır edim bir kızçık  

Boruşka tapsam ahh  

Boruşka desen kız bolmaz  

Say parasın aah  

Ketır kıznı koriyim  

Al parasın aah  

Ayttırayım babandan  

Berse alayım aah  

Canın süygen yerlerge  

Üy salayım aah  

Ayyttırsan babam iç bermez  

Anam süymez aah  

Senday etken oğlanga  

Kıyevim demez aah  

Anana barıp calbarmam  

Babandan sormam aah  

Boga dermen cigitlik  

Alırman zorman aah 

Bu da “Kurban Bayram keşesi”  piyesinden, Kokkoz Bayar da diy ediler. 

Kurban Bayram keşesi  

Salıncakta astılar  

Otuz kıznın işinde  

Bir meni alıp kaştılar  

Kişniy turgan dört aygır  

Üş gün üş keşe col cürüp

Üstümdeki kaptanım  

Atka cabuv ettiler  

Belimdeki… 

Boynumdaki altmnı  

Betime de tamga bastılar  

Kokkoz bayar  

Eki popaz ketirdi  

Öz Kuranım teptirdi  

istavrozu öptürdü  

At aylandı ahırga  

Mevlam kısmet etmedi  

Baynın ulu batırga  

Kokköz Bayar karşında  

Mmtıkka şaşma toldura  

Eki popaz canımda  

Dininden dön dep otura  

Col boyunda kok saray  

Cavun camsa tamşılar  

Akayım meni sağınsa 

Toylarda, piyeslerde Aydi Oynayık  Asabay, Siytosman, Su Boyunda Güller  Ösken, Öneki Ördek, Ah Anaylar Anay lar, Al Keliyatır Parahod, Kırım Kırım  Değenin Bir Yeşil Ada dürkülerini aytar  edik. Böyle şiirler okur edik: 

Ketme balam ayıptır  

Şaytan üyü canım kızım  

Mektep değen ne kerek  

Asıl canım kız balağa  

Okuv yazuv ne kerek  

Karmdaşka kaatke yazık  

Bir kopten kop togerek  

Özü de tap Akmescitte  

Köyümüzge bek erek  

Bu cıl şonda ketme balam  

Anayşıgm cılatıp  

Binlermen para masrap etip  

Babanın cebin suvaltıp  

Aytkammızdan şıkma balam  

Kalkka yüzün kızartıp  

Saba baksam sen okuysun  

İşanasın süyekke  

Cimnastik diy tırmaşasın terekke 

Bazgeş balam künün coyma  

Bu kereksiz dilekke  

Ey ak Tanrım 

Bozuldu da kızlarımız erimiz  

Yarın ahret kününde  

Yoktur çatar çerimiz 

Kızı da cevap bere: 

Ey yesirlik devrinin kul kurbanı  anayım 

Senin işin cehennemde odlarga men  canayım 

Yanlışasın, aldanasın, kucur laplar  aytasın 

Zaman nedir anlamaysın, yüzyıl artka kaytasın 

Bezdiresiz sizler meni şo nişanlav  sözümen 

Menligimni satacaksın üçbeş nakış  bezimen 

Ketme balam dep aytasın aslı kimin  yüzümen 

Men ketermen mektebime ayt  babama o alsın 

Bunday eski bilgilemi cıyıp cebine  salsın 

Siz anaylar bu günlemi anlamalı  bilmeli 

Napile yerge közyaşları sürmeli 

Bilesiz mi anay bizler ne künler  korüp de yaşaymız 

Curtumuzun ötmegimen el ecnebi tok  bola 

Bizlerdeki cigitlikler bir sebepsiz yok  bola 

Ömrümün son kününeşik  

okuycakman anayım  

Men ketenni mektebimde  

tokuycakman anayım  

Bolsa menim nişan-toyum mekteb  işinde bolsun 

Oturuşum, kulgenşligim bilgi okulunda solsun 

Bilgi için beş kıtanı cayav cürüp şıgarman 

Aksızlıknı, cahillikni temelinden  cıgarman 

Başka şiirler: 

Kırım’mn şöl betinde  

Belki cartı bir üyde  

Babam tuvgan  

Kapçıkta oynay caynay  

Ösken emiş kartanay… 

Ey Tatarlar Tatarlar  

Ne vakıtkeşik bunlar cantık satarlar 

Ey Tatarlar Tatarlar  

Cıyılmız aydınız  

Demesinler cadlar bizge  

Cıgıldınız taydınız… 

Cavkarımm alganda  

Curtunu odka salganda  

Kızdan kurban şalganda  

Ayday da 

Incunmagan kan bolgan  

Zavallı kartbabaylar  

Közü yaşlı anaylar  

Ketti Kırım koldan dep  

Ay day day  

Üy aylanıp cılaylar.. 

Curdumun öksüz taktına  

Tatamın kara bahtına  

Cennette bile cılayman  

Bundan da bir zevk almayman 

Cilama sen Çelebi Cihan 

Ep berermiz colunda can  

Ant içtik biz boga inan  

Azmin berdi bizge iman  

Koksümden akkan karakan  

Tatarlıkka berseydi can  

Ölgenime canmaz edim  

Ölüp ölüp kanmaz edim  

Cilama sen Çelebi Cihan  

Ep berermiz colunda can  

Ant içtik biz boga inan  

Azmin berdi bizge iman  

Ani meni kardaşlarım  

Kayda kaldı coldaşlanm  

Antımıznı unuttılar  

Turmaz akar kozyaşlarım  

Küçük mektepli kulak sal  

Sen düşmandan intikam al  

Tatarlıgım unutma  

İntikam al, savlukman kal 

Biz bunu piyeste okuduk. Menim  abilerim başkan ediler, onlar yapa edi-ler.  Er ay bizge Emel Mecmuası kele edi.  Emel mecmualarını Kostenci’de Müstecip  basa edi. Özü asıl Azaplar’lı edi. Köp  okugan, en köp sosyete AzaplarTılar edi  anda. Bulgaristan’ga Ruslar kelgen son,  abiyimalar Emellerin epsini şuvalman  şukurga komgen ediler. Şimdi de abiyim  1990’da Bulgaristan’ga gezmege ketgen  vakitte- rahmetli boldu ya o da- anav  kitaplamı komgen çerden şıgarıp alıp  kelgen. Mersiye yengem de kıza, “erkez  türlü türlü şiyler alıp kele, mınavı da  anavlamı alıp kelgen”, diy edi. 

Her köyün kızı, erkeği toplanıp koro  kurgan edik. “Arapena” yasay edik. Ara pena şunday bola: Menim üyüme toplaşa sın, erkes 25-30 kuruş ortağa sala, oga  şeker alasın, may alasın, un alasın. Keten  elvası yasaysın. Men bek güzel bile edim  onu yasamanı. Kaynatasın kaynatasın şe kemi. Ununu kazanda aruv etip kavurasın,  bir konanın üstüne tögesin. Şekemi de  mınaday ufak bola, başta suvukka şıgarıp  sozasm sozasın, bulaytip bir birevine  verip verip konanın üstüne salasın, sen men şegesin. Unman kavuşturabersen  kobıye. Sonra mınaday etip kesesin. 

“Yavur yüzü”nü üylerde yasay edik.  Akşamdan ketip çayırlardan çalı çırpı  toplay edik. Bir azırlana edik yavur yüzü ne üylemi ne. Üylerge ketirip pencerelere  ısırgan, sarımsak süre edik, cadı kelecek  eken. Sabah erkesten önce turup -bayır  aşağı edi bizim bakşelerimiz-, bakşenin  aşağısına ketip yuvar-lanıp yuvarlanıp  “cengilliğim özüme, avurluğum yavurga”  diy edik. Akşam da ateş cağa edik,

üzerinden atlay edik, “cengilliğim özüme,  avurluğum yavurga!” dep. Sabasına ama  paskalye bola, yavurlar da yumurta ne  boyay, biz balamız o zaman, anavlarga  bayram kayırlap baramız utanmadan akşam yavurga berdik, berdik, sabah da  bayramlarını kayırlaymız! Bir Çiro değen  -bek yaramaz edi- bir komşumuz bar edi:  “Ya, akşam avurlugunuu yavurga berdin,  berdin, şimdi de bayrama geldin, hoş geldiniz”, diy edi zavallı. Onlar Tatarca  anlay ediler. 

Nevruzda büyük bir daim kese ediler.  Ondan sonra o dalga ketip tarlalardan,  bizim yakta da bir kop nevruz bola edi,  “abırle” diy edik beyaz soylarına, sarılar  nevruz bola. Onları toplay mınaday yükmen ketire ediler, beş tane mi altı tane mi  bir araya ketirip ketirip baylay baylay o  ağaşın dalma birer tane nevruz, o dal eş  korunmiy edi şeşekten. Son sınıf balları  kapı kapı dolaşıp 

“Navrez keldi korünüz  

Korümlügün beriniz  

Cennet olsun çeriniz  

A-za navrezim mübarek 

Soktalar keldi kapın aş  

Kapın aş da törge kaş 

Soktalarga para şaş  

A-za navrezim mübarek 

Birinci yaredir Ebu Bekir  

Allahın admnan zikir 

Elhamdülüllah çok şükür  

A-za navrezim mübarek 

Aytır totam tur totam  

Kel kotamı kel totam (?) 

Soktalarga beş cumurta ber totam A-za navrezim mübarek 

Uzun bu. Bunlamı aytıp aytıp kapıga  kele ediler. Sonra sen de peştamal mı bereceksin, birer gömleklik mi bereceksin,  şevre mi bereceksin, o agaştan bir tane  kopara edin bu navreznü, sen özün de o  agaşka ediye baylaysm. Balların kollarında yumurta sepetleri tola edi, onu  sonra da ocalar paylaştıra ediler. Analarımız da o navrezni kübüge baylay ediler,  mayı bereketli olsun diye. 

Tepreşler yasala edi. Kanlışıkur tepre şine kete edik. Aydmbey bette bir yer var  edi, Kasaplı tepreşine kete edik. Kasaplı’da agaş yok edi. Bunlar büyük tarlalarda bola edi. Bizim orda kıdırellezde in sanlar korünmegendiy bola edi. Bir za man tarlaların sahipleri yasatmaycaz tep reş dep mahkemeye verdiler. Sonra da bu  Hacı Fazıl, İstanbul’da gazeteci var ya,  balaban soyu, Müstecip kursüge şıgıp ko nuştu sonra Azaplar’da. “Karanız” dedi  “bilgili mi kazana, bilgisiz mi kazana”  dedi, “bizni tepreş yapmasınlar dep mah kemege bergenler, biz kazandık” dedi. O  yerde Osman Efendi bar edi, Azaplar’m  bek zengini, o mahkemege bergen. “Os man Efendi, şık meydanga!” dedi. “Bile ği kuvvetli bir kişini cıgar, bilgisi kuvvetli  bin kişi cıgar!” dedi. O lapnı eş unut mayman. Akikaten kapada bilgi bolsa bin  kişini cıgarsın ama kuru bir kolun kuv vetli bolganda bir kazan koterirsin anca  nişliyceksin. 

“Necip’ni (Hacı Fazıl) o yakta öldür düler. Oruslar alıp ketkenler. On gün son ra ketirip ölüsünü taşlaganlar. Dokuz sene  Sultan abla, Necip’in apakayı bizge nege 

bek kelir edi. Oman nesimen tepreşte  çıkan resimlerimiz bar edi, onlamı aldılar  sınırda, onlarga üzülemen. Bunday ara banın katında onlar da taze ketırgenler  soğanlar, sarımsaklar, pekmezler. Bek de  güzel edi Sultan abla. Ablamnan ne cürer  ediler sade. İpek başörtüler, topuklu aya kaplarmız var edi, ususi resimcini ketirip  onday etip çıkkan edik. 

“Akayım Nuri öksüz kalgan, bir ka lem için kop kötek aşadım ben, diy edi.  Okulda ep birinci kele eken. Osman Efen di bar edi, “bu bala çok aruv okuyacak,  men bunu alıp okutayım, adam etiyim”  değen, “bunday etken kişi memleketimize  kerek” değen ya, oga karagan abiyleri  (kuzenleri) bergen yok. Patronları bo  Nori abi ayaklı tarih derlerdi. Erşiyge  kafası bek çalışa edi. Krallık vaktinde  komünistlikten onu mapuska atkanlar. 

Ablası yanma almış Nori’yi. Tükân ları varmış. Kumaş, gazyağı satıyorlar mış. Komünistler kelgen sonra özünün  tükânmda ne kadar şiy varsa yazdılar, onu  işçi olarak koydular tükâna. 

Bulgaristan’ga komünistlik kelgen  sonra men ususi Vama’ga partige yazıl dım. Vama’ga gezige ketken edim. Bü yük yerlere komünistlik kelmege baş ladı. Eger partige kirsen, ekmek 20 kuruş  bolsa, sana 19 kuruş. Fırmga ekmek  almağa kirsen, parti kartını kosteresin,  başta saga sıra bere. O gadar zorluk işler  ettiler ki, kirmege mecbur kaldık. Abiyim  Ziya’ga dedim ki biz dedim, barıp bir an  evvel Kasım koyune ketip yazılayık  dedim. “Eger komünistlik bolursa en baş ta eki örgü makinasıman men kirecekmen  komünistliğe”, dep deklaratsiya berdik  kardeşimle. Biz kirmezden evveli meni  “jensko” diy ediler, kadın kolları başkanı  ettiler köyge. Er vakit “sobranye” diyler,  ep komunistlikni maktaylar. Sobranye’ge  eger diyim bugün ötmek pişireceksin, ya  misafir keldi, kelamadm, maga kelip  aytacaksın. Eger üç kere katılmasa ceza  bereler. Bizlerge şunday şiyler üyrettiler: 

Alırız hırsı 

Gördük dondu Rus yıldızı  

Selam berdi Moskof kızı  

Bayrakları ep kırmızı  

Stalin’in kuvveti var  

Em demirden yumruğu var  

Yumruktan doğruluk bulduk  

Boyunduruktan kurtulduk  

Faşistlere kuvurduk  

Ne kadar canlar savurduk  

Yıkıp yaktılar evleri  

Balkan kurtardı evleri

Balkanda gezen erler  

Şimdi dünyaya geldiler  

Tekerlekler üstünde döndü  

İtler nizamıynen öldü  

Şimdi artık korkmayalım  

Yurda düşman sokmayalım  

Gönüllü asker olalım  

Bu vatanı koruyalım  

Kızıl Ordu Kızıl Ordu  

Bulgaristan’da bizi buldu  

Yaşasın bu Kızıl Ordu  

Germanları ep o kırdı 

Şarkılar ne, yazıp bereler,  ezberleteler. Bana yıldız taktılar.  Komünistlik kelecek bolgan son, o arada  Türkiyecilik şıktı. Cibergileri kelmiy. O  yaktan sizni şakırgan kişi, bir davetiye  bolsa o zaman ciberirmiz, dediler. Siz  Tatarsınız, Tatarlar Kırım’ga ketecek,  Türkiye’ge ketamazsınız, dediler.  Babamın amcasının oğlu (Selami’nin  oğlu) Abibullah bizi ve 12 kişiyi kurtardı,  savbolsun. Eki örgü makinam bar edi.  Ziya Sopya (Sofya)’da makinanın  değerine göre altın olarak vergisini verdi.  Menim makinam İngiltere malı eken,  dışarı çıkarmadılar, ayak makinası mem leketin içinde yapıla eken, onu cibereler.  Sattık, ama paralan da colga attık, keldik,  kateceksin Bulgar parası. Tam kelge turganda, abiyim bari “makinanın birisini  parşalayık, eşyaların arasına salayık”  dedi. Saklı ketirecekmiz biyakka. Bir ba laban pişi işine pışak, tavadır, şiyler arasına saldık. Sonradan tuyduk, udutte  karaganlar, birisinin onday ayak makinası  şıkkan, em özünü tutuklaganlar, em maki nasını alıp kalganlar. Onu tuyup kelgen  son, ayse bizimki onday bolmasın dep,  emen şıgardı abiyim keşelermen makinanı, takıştırdı. Bir taa ustama akettim,  bek müslümanga yakın kişi edi. Parasını  verdi bana, “siz yolcusunuz, men onu  mında satarım” dedi. Ondayın ettirip keldik. Oga da ne aldik, bir battaniye, su bardakları. Yok, kerekmiy birşiy, ne alayık. 

Nori abiyin (eşi) 5 sene komunistsin  dep mapusta catkan edi. Allah razı bol sun, udutta mapusta barabar catkan bir ar kadaşı bar edi, o yardım etti, eşyalanmıza  karamadılar. Bir şeyimizi taşlamadan  keldik çok şükür. Evimizi taşladık keldik.  Bir bölük -jurnal diy edik- elbise modeli  çıkargan kitaplarımız var edi. Bir bölük  din kitabı. Ben bala ekende ilahi okutur  edi bizge oca. Onlamı alganlar yalnız  gavurlar, -katecek ekenler ya, atkanlardır onları, resimlerimi, onlar aldılar. Altınları  erkes saklap ketirdik. Kop kişi yoğurt  içinde ketırgen, oyse karap tapkanlar. 

Türkiye ükümeti kelgenmen bizge  500 bin para verdi. Ayak makinası aldım,  60 lira da arttı. Sonra da örgü makinası  aldım, örgücülük yaptım, çok şükür.  Komünizmden evvel raatlık edi. Köyümüzün yarısı Bulgar, yarısı Tatar edi.  Bulgarlar Tatarca konuşa ediler. Vasil  “şık şık mayım” dep aşıg atardı. Menim  Rus kız arkadaşım var edi, Marika. Onlar  da Rusya’ga ketti, sonradan mektup  yazdı, “bizim bildiğimiz Rusya değil  eken, kolayını bulsak dönecez” dep

Üylerimizi, bakşalarmızı, mısır ambarlarımızı taşlap keldik. Anda kalganlardan kobüsü zengin ediler. Taşınırken  bir bakmış boyunca tarlalar. Bu bereket  bırakıp gidilir mi diye düşünmüş. “Bere ketini alayım, endi naday kop tohum  ekken makinalar var, mınaday orak makinaları bar, em bunları satayım, em  eginni alayım ketermen” değen. Lâkin  ogaşık da colnu kapayberdiler, kaldılar.  Şimdi kuvgun aşap keldi zavallılar…” 

Anneannem Şükürzade Menderes’in  zamanında Türkiye’ye geldiği için sıkı  Demokrat Partiliymiş. Halen de “Allah  “doğru yol”dan ayırmasın!” diyerek  Doğru Yol Partisi’ne oy verir. Adalet Partisi’nde de aktif görev almış. Süleyman  Demirel’in Polatlı’yı ziyareti sırasında  onu karşılamışlar. Şöyle anlattı: 

“Halk “Bir kağıt pabrikası iste!” dep  bakıralar maga. Polatlı’da su bar eken,  Sakar bar eken de onun için. “Olur, olur,  o da olur zamanla” dedi Demirel. “Ben lise istiyorum!” dedim. O zaman Polat lI’da ortaokul var, lise yok. Aytkanday,  keşikmiy sonra yasadılar. Polatlı’da ne  konuşulgan, ne etilgen, nasıl şekilgen  Adalet Partinin kitabına geçirgenler. Naz miye Demirel’i tüşürdük arabadan. Re simge ne çekildik. 

1965’de Bulgaristan’a ballarıı da alıp  ziyarete gittik. Akrabalarımızda kaldık.” 

Şükürzade Güngören’in eşi Nuri 21  Ağustos 1996 tarihinde vefat etmiştir.  Mebrure, Muteber ve Binnur adlı kızları;  Bahar ve Buket adlı torunlan vardır. Muteber Polatlı’da yine Pazarcık muhacirlerinden babam İsmet Canbaz ile evlenmiştir, kızlarından ben Buket Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktayım. Bu  yazıyı anneannem Şükürzade Güngören’e  armağan ediyorum.

Bahçesaray Dergisi Ocak-Nisan 2007, sayı : 43-44, sayfa 22-27.

İlginizi Çekebilir

Kırım Tatarları Neden Bir Sözlü Tarih Projesine Girişmelidir?

F.Tutku AYDIN “Sözlü tarih” nedir? Sözlü tarih insan hafızasını bir tarihsel kaynak olarak olarak kabul …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.