Kırım Tatar Göç Hikâyeleri IV: Şükürzade GÜNGÖREN
Bu yazıda bugün Ankara Polatlı’da ikâmet etmekte olan anneannem Şükürzade Güngören’in hayat hikâyesini ele alarak Kırım Tatar Göç Hikâyeleri’ne katkıda bulunmak istedim.
Satırlarıma başlamadan önce beni bu işe teşvik eden ve yardımlarını esirgemeyen arkadaşım Filiz Tutku Aydın’a teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Buket CANBAZ
Bu yazıyı anneannemin kendi ağzından dinlediğim ve teybe kaydettiğim anılarını annem Muteber Canbaz’m anlattıklarıyla birleştirerek hazırladım.
Anneannem, Şükürzade Güngören, 1920 yılında Pazarcık’ın (şimdiki adı Dobriç) Çufutkuyusu (şimdiki adı Yofkova) köyünde doğmuştur. Babasının adı Haşim, annesinin adı Mükerrem’dir. Anneannem Şükürzade’nin babasının babası Hanefi Kırım’ın Akmescit şehrinden gelmiş. Etnik olarak Sütkel olduğunu söyledi.
Anneannemin hatırladıkları şöyledir:
Dedemler Ruslar Kırım’daki Türkleri rahatsız etmeye başlaganda hayvanlarını, eşyalarını alarak Akmescit’ten çıkıp vapurla Romanya’ya göç etkenler. O zamanlar oraları Türk toprakları eken. Sonradan Romanya’ga katılgan. Yolculukları bir ay sürgen. Kırım’dan vapurla şıkkanlar Varna’ga, o zamanı her yeri Türkiye eken. Onlar da Varna’dan kelgenler öyle türegemiz sonra.
Kartbabamlar Kırım’dan kelgende önce Pazarcık’ka yerleşken, daha sonra Kocaköy (Kurcaköy)’ge köşgenler. Kocaköy’den toprak alganlar, üy alganlar, babam (Haşim) o köyde tuvgan. Babamın amcaları da Asarlık değen köyden toprak alganlar, onlar da o tarafa yerleş kenler. Babamın babası erken ölgen. Bir harman vaktinde. Babam Haşim 4, abisi Yunus 6 yaşında kalganlar. Sonra onları kartbabaları alıp büyütken. Annelerini de Suğçuk’a kocaga bergenler. Ondan bir İzzet amcam bolgan. 90 senesinde Balçık’tan İzzet’in kızı Selviye ususi beni kormege geldi. Şimdi rahmetli. Babamla amcam, eki kardeş barabar çalışkanlar. Ama amcam erte ölgen. Halalarım (ba bam Haşim’in amcasının kızları) Derince’de ediler. Emine ve Fatma. Onlar da molla edi.
Babamlar Çufutkuyusu’nun zengini bolganlar. Bayağı zengin ediler biz bilgende. Hem Pazarcık’ta, hem köyde üy bar edi. Pazarcık’ta bir cami üyü satıp alganlar, alçak alçak üyler edi. Men o üyge hiç kirmedim, cami üyü o men korkaman dep. Camini biri satıp algan, arkasındaki üylerni de Abdurrahman daymlar (Şükürzade’nin abisi) satıp algan, onlar ketip çata ediler ya, men eş ketip çatmadım. Abdüsselam dayımın çarşıda üyü bar edi, men oga ketip çata edim. Diycek onda, hem köylü bolganlar, hem de şehirli.
Köyümüzün kenarından bir de aspalt col keşe edi. Pazarcık’tan Köstence’ge kadar eş kıyşaymadan kete edi. O zaman larda da bir köş kele, bir köş kele, bizim köyler bozulmay, daa tura. O Kırcali taraflarından, Deliormanlar’dan, neden bir köş kele, arabaman kete epsi, köy çatıp keleler, bugün o köyde, yarın o köyde, taa Kostenci’ge arabaman katip ketecek. Kimin ayvan bağlayacak yeri bolsa onda kele. Bizim yakta muhtarga delikat der ediler. Babam da delikat. “Delikatnm üyü kaysı?” diyler. Kostereler, op eki-üç arabaman kele, balası man, şagasıman. Bazısı keşe kele, keşe yemek şıgarasın, rahmetli annem bek uğraşgandır zavallı. Ususi bunday zaten misafir odalarımız bar edi anyakta, çoban catkan odalarımız var edi sıra sıra. Kravat diy edik biz, tahtadan yasalgan yerlerde catalar, otelde catkanday etip. Sonra şıgıp keteler. Zavallı annem tura, birkaç cımırta kıra, bal kaynata edik, karbuz balı bek kaynata edik, ondan şıgara. Hergün birkaç araba bizim bakşege kele edi. Hayvanlarını nelerini bağlamağa başka yerleri yok edi. Arabaman kete ediler Köstence’ge kadar, Köstence’den sonra vapurman Türkiye’ge kete ediler
Babam Haşim’le annem Mükerrem’in altı balası bolgan. Abdurrahman, ben (Şükürzade), Şerifzade, Yusuf, Edip, Ziya. Siyah önlük giyip, beyaz yaka takıp okula başladık. Okulda Romence eğitim gördük, çünkü o zamanlar Romanya edi oralar. İlköğretim 7. sınıfa kadar zorunlu gittik. Erkek kardeşlerim rüştiyeyi bitirdi, Fransızca okudular okulda. Sonra ben (Şükürzade) Bulgarların letaşka denilen örgü okulunu bitirip örgücü oldum. Abdurrahman Abim muhasebeci oldu, Yusuf dericilik bitirdi, Edip kadın berberi, Ziya terzi oldu. Babam, zengin bolsak da hepimizin bir zenaat sahibi bolganımıznı istedi. İyi de olmuş. Türkiye’ge kelgende örgücülükmen keşindim.
Köyde ağabeylerim çiftçilik de yapıyorlardı. Zanaat ne üyrengende Pazar cık’da tura edik. Taa kop Pazarcık’ta tura edik. Çufiıtkuyusu Pazarcık’a yakın. Son ra bizim tarlaların ortasından udut geçti. Anyakta Romen askeri, bu yakta Bulgar askeri. Men örgü öre edim. Bulgar as kerleri şarık kiye ediler, mmaday kılbal sara ediler ayaklarına. Biz de makineyle kılbal öre edik onlarga. Sonradan gaz kıt lığı oldu memlekette. O vakit ketirip bi zim samanlıkka tenekemen gaz taşlay ediler.
Bizim ömrümüz toy-cıyınman geçti. Bir keresinde trenmen ketemiz. Maksude görümcem o zaman delikanlı kız. Halam Ayşe, Gülşer yengem bar, Sude bar, bir de Nori, o zaman taa evlenmedik. Şekirdek carmak yasak trende, men onlara aytma
dım. 25 kuruşluk şekirdek alganlar. Tren de habire çekirdek carganlar. Kondüktor geldi. “Sen her gün trendesin, ne aytma dın bunlara?” dedi. “Biz carmadık” dese de bolacak ama halam da “sana da vere yim oğlum” dedi! Kondüktor da 40’ar lira “globa” (ceza) istedi. “Kessee biletni beriyim!” dedim, bilet de kesmiy. Ketti. Kete, bir daha kele, bir daha kele, ber medim ben de. Neyse sonra 40-50 lira verdim. Dayımın apakayı o arada şalka tüştü “vay vay” etip. Kart kişiler anav memurlardan korkalar. Çünkü Nori de otura ayerde. Nori de o zaman yeni çıkmış hapisten, siyasi mahkum olarak yatmış. Dualar okup okup “kaç Nori, kaç Nori!” diy. Gülşer Yenge de “hadi ket şundan!” dep oklav kostere kondüktorge. Men de bu komik olaya şu şını yazdım hemen:
25 liralık şekirdek
Sude algan
Eğleniriniz colda dep
Cebine salgan
Gülşer kosterdi bir oklav
Çinovnik kıza
Şükürzade camiadan
Ödedi ceza
Çinovnikler toplaşıp
Boldular halka
Ayşe cengiy garada
Tüştü şalka
Okup okup Maksude
Pire dua
Zuv! eteler Norige
Nori zuva
İstasyondan kaytayatıreken de ara banın içinde uydurup uydurup güldüre men onlamı. Ayşe yenge “ay, ay, aytma!, aytma! diy, anda biraz da Zela abla da koşar ona- köyümüzde bek yaman şınşı bir ablamız bar-, kimbilir ne bolurmuz koyge” Arabada Dadapetra değen Bulgar komşumuz da var, o da anlamay ya küle. Ben devam ettim:
Şükürzade anlata
Büle büle
Dadepetra baş sallay
Em de küle (!)
Çufutkuyusu Nurbatçı (Şongar köyü), Harmankyusu, Asarlık, Aydınbiy, Dura sılar, Duvanyuvası, Karabakı gibi Tatar köylerine komşu bir köy edi. Romanya sı nırında 100-150 haneli bir köydü. Sonra dan kobiydi. Köyün 50 hanesi Bulgar edi, onların mahallesi ayrı edi. Toy yasasalar kazanı Tatarlardan alıp yemek pişirtip toylarına bizi şakıra ediler. (Domuz eti ol madığından emin olsunlar diye.) Bulgar lar taa kop kum fasulye aşay ediler. Biz kuzu etinden kuzu sorpası, alişke çorbası yasay edik. Biz hep kızılca aşadık, hiç buğday aşamadık biz. Banat kızılçası. Onun ekmeği çok güzel kabara edi.
Malayı şulay pişire ediler. Akşamdan kaynak su ile aşalay. Onun içine kamur mayanı kuya, kopüre. Şeker ata. Karış tıraklay avur etip. Tavaga sala.
“Ususi mandıradan kişiler kelip bah çemizde kaşkaval yapa edik. Men onu yapmayı bilirim. Ateş cağa ediler. Mı naday masaday yüksek ocakları bar. Bakır şılapşıday şeyin içine toldura penemi. Kaynagan saytın kanştıra, karıştıra, onday etken saytın sozula. Kalıpları var. Mandıra evi diy edik, sıraman takta şiyler var. Toldura toldura ka şerlerini. Bir kaç kün sonra kele. Üstüne de kaymak tögeler.
“Bulgaristan’da öyle dışarda çardak var edi. Polatlı’da Karakuyu’da aynısını gördüm.
“Sogum soya edik kışlık. Tövbe ya rabbim, biz ölümüzde bile sogum soya edik. Yaşlıca hayvanlardan pastırma yasay ediler kobüsü. Ayıra edi kaysı pastır ma bolacak olsa. Mmaday balaban tahta teknemiz bar edi ususi. Pastırmaları ortadan aça aça, cuvup. Onun işine bastıra aruv ettirip. Ondan bir kan şığa, eş mınav gadar kan kalmay anav şiyde, tuzlu suda toktata. Birkaç gün sonra kele, onu töge, bir ta şaykap şaykap şaçaklıkta mınavday ettirip sırradan tizip sala, kuruy üyerde. Aman bir güzel pastırmamız bola edi. Mmda kelgende biz üç koydan yaptırdık, altı kanat pastırma alıp keldik. Kelgen kişige, ketken kişige memleketin pastır ması dep şıgardık. Biyerin pastırmaları pastırma tuğul zaten.
Sonra, anav dana soyar edik, yımışak etinden, balabaaan o kazanlarman gene, iç kavurma yasay ediler, o kavurmaları koyların karınlarına totura ediler bulay ettirip, sonra mmadayın kuvuklar bola, o kuvukka nege toldura ediler, tizip sala edik, bırev kelgende kesip anavdan, eki patates tora, al saga bir yemek. Er şekiy azır bola edi.
“Konserve bek yasay edik. Pasulye egile edi. Tabakbörek, ögüzbörek yasay edik. Karbuz balı bek kaynata edik. An nem ususi adamlarnı ne alıp şölde çata ediler, bostanın başında, karbuz balı kaynatıp. Kabaknı pirinç suğuna sala, kabak reçeli yapardı. Sonra kavundan kaynata edi kavun reçeli. Onun içine bir toz ala edik eczanelerden, eş bozulmay. Sirke hoşabı yasay ediler, suga sirke koyalar, kuneşge hiç bermiy eken bu, babam çalışkan kişilerge bere.
“Köyde bir toy bolacak bolsa gün evvelden, akrabalarından biri ata binip ev ev dolaşıp “ey cemaat filancada toy bar herkes toyga!” dep şakıra edi. Herkes ertesi gün en şık elbiselerini kiyip, takılarını takıp toyga keleler, zengin aileler toyga kele ekende koyun, dana gibi kesilecek hayvan ketire ediler. Toy sırasında çok güzel bir iş bölümü olurdu. Bu iş bölümünde yemek pişirecekler, sofranı kuracaklar, bulaşık yıkayacaklar ayrılır, peşkum denilen büyük sofralarda yemek yenirdi. Bir seferde 15-20 kişi otururdu. Ayrı bir yerde de iki erkek kahve pişirip iki erkek de hem kadınlara hem erkeklere servis yapardı. Toy Perşembe başlayıp Pazar biter, 3 gün sürerdi.
Bir kişi “kızlar kız çıkarmaya!” diye bakıra edi, kızlar kız evinde eğlenir, gelini “konak’ denen bir yere çıkartıp, törge oturtup eğlene ediler. “Perde kapama” adeti bola edi eskiden, bizde olmadı. Sultan Abla’nı (Necip Hacı Fazıl’ın hanı mı) perdenin artma kapaganlar. Bakıran kişi “akaylar da kahve dövmeye!” diye erkek evine çağırırdı, dövülen kahve toy evine verilirdi, toyda kahve pişsin diye. Birinci gün katlama, kuruyemiş, meyve sinilerle kızlara giderdi. Kızlar bu meyve ve kuruyemişleri peçeteye koyup küçük çocuklarla beğendikleri delikanlılara gönderirdi. Sonra erkekler de kız evinin camına karanlıkta gelip kına koydururlardı. Camda ev sahipliği yapan bir kız durur, erkek bu kıza “misafir filanca kıza kına koydurmak istiyorum” der, kız da isterse kına koyardı. Bunun sonucunda böyle tanışıp, evlenenler bola edi.
Takı olayı nişanda olduğu için toyda olmazdı. Herkes toy evine yensin diye yiyecek, et, meyve, kuruyemiş, bir şeyler pişirip verirdi. Kız istenince nişan için istekleri oluyordu, başlık parası, takı, kesilecek hayvan. Bunlarda nişan da gittiği için toyda hediye olarak kap kacak giderdi yardım olsun diye. Bu kız tarafındaki toyuydu.
Aynı zamanda oğlan tarafında da toy bolurdu, oğlan tarafın kızları horoz tellerdi, akşamına da damadın arkadaşları “çırak” tellerdi. O bittikten sonra çırakla oynarlardı. Çırak tellemeden kalan sofranın kalıntıları olan boş siniyi alıp toy evine gidip bahşiş isterlerdi. Oğlan evi de sıpra keldi dep caşlarga bahşiş bere ediler. Sabah gelin almaya gidilir, o çırak da gelin evinin kapısına asılırdı. Anlamı Tatarlar’da kadın erkek eşitliği.
Diğer toy adetleri şöyleydi; gelin sağ ayağıyla inerdi, bereketli olsun diye. Geli-nin başından para ve yemiş atılırdı, gelin oturaklı olsun diye kaynana gelini yere çömelmiş vaziyette beklerdi.
Arabadan inince kaynata geline elini öptürür ve dana, tarla gibi, vaatte bulunur-du. Gelinin evi gelin indikten sonra süslenirdi. Duvarlamı bütün “şevre”men, oyalı neli “testimaPlarman, cavlukman süsliy ediler. Menim üyüme Bulgarlar kelgen edi, onlar resimge çekken ediler. Tavanın ortasına yuvarlak araba tekerleginin kasnağını sala ediler. Ablamın toyunda duvarga bir santim araman sıraman çivi çaktılar. Ondan son mınavı çividen ala anavı çivige, anyerde dolana, anavı çivige, mmavı üyün alay yağı kımap cibi ola. Ciplerge oyalı oyalı çemberleri asalar ve saya ediler, kaç tane çemberi grepi var diye. Men ufak oyalar ördüm, onday kaim oyanı hep paraman ördürdü annem. Gelinin yatacağı odanın tavanları bile süs-lenirdi, bu süs de gelin çocuk doğurana kadar dururdu.
Gelin indiği ertesi gün erkeğin sülâ lesi elini öptürmeye gelirdi. Bu olayın adı “tanış”. Gelin büyüklerin elini öper, herkese de marama, havlu, çorap gibi hediye verirdi, büyükler de geline para verirdi.
İlk Cuma gelince de erkekli bayanlı gençler gelinin evinde toplanıp eğlenirdi.
Gelinle damadın 1-2 oda da olsa ayrı evi oluyordu ama genellikle kaynana ve kaynatayla aynı bahçe içinde otururlardı.
Bayramlarda camiye kete edik. Kur ban bayramında kurban kesilip, her gün fakirlere sofra sofra yemekler verilirdi, et dağıtılırdı. Sonra bayramlarda okulga (“şkola” diyedik biz) ketip, anda perde açıp piyes oynay edik. Biz o oyunlarga temsil de diyedik, müsamere de diyedik, piyes de diyedik. Biz oyunları oynadık sade, kim yazar edi bilmiymen. Birtakım erkekler kadın bola edi. O zamanlar kadmiamı oyunlarga pek karıştırmay ediler. Biz Sabriye halanlar neler toplaşıp “çalaş oyunları” (Ay çalaşım çalaşım türküsüyle oynanan bir oyun) nesi oynadık. Abdurrahman abim de zaten köyün baş kanı, o piyesni kurgan o bola edi. Bütün köylüler yazıla ediler, birer rol ala ediler. Bir takımı apakay bola, bir takımı akay bola. Sonra çalgıcılar neler kele, nediy şu, bir fukare akay tam oynamağa şıkkanda davullar toktaganday yasaylar, “fukara tuğul mu o kelgende davullar toktay” diyler onday piyes çevire ediler işte. “On eki ördek”ni oynadık (Saim Osman Karahan’a göre bunlar Emin Bektöre’nin çeşitli Kırım Tatar şarkılarını birleştirip düzenlediği oyunlardı), “Kurban Bayram Keşesi” oynadık. O zamanları sozulgan kaatlerle (gramafon kağıdından) tiktik elbiselemi, men tiktim, tizip tizip kollarını. Bayağı da eglene edi herkes, küle nete. Vakiti yoktu, oyun ne zaman azır bolsa oynana. Mesela nişanlangandan üylengeşik canlandırıp, toyunda şarkı ne şalıp oyun şıgara edik. Hususi bayram larda da oynay edik. Kadınlar erkek bola edi, erkekler kadın bola edi. Tatarca bola edi. Bütün köylerden kele ediler. Mesela bir piyesten:
Yazga şıksam üy salsam
Kiremit çapsam aaah
Alır edim bir kızçık
Boruşka tapsam ahh
Boruşka desen kız bolmaz
Say parasın aah
Ketır kıznı koriyim
Al parasın aah
Ayttırayım babandan
Berse alayım aah
Canın süygen yerlerge
Üy salayım aah
Ayyttırsan babam iç bermez
Anam süymez aah
Senday etken oğlanga
Kıyevim demez aah
Anana barıp calbarmam
Babandan sormam aah
Boga dermen cigitlik
Alırman zorman aah
Bu da “Kurban Bayram keşesi” piyesinden, Kokkoz Bayar da diy ediler.
Kurban Bayram keşesi
Salıncakta astılar
Otuz kıznın işinde
Bir meni alıp kaştılar
Kişniy turgan dört aygır
Üş gün üş keşe col cürüp
Üstümdeki kaptanım
Atka cabuv ettiler
Belimdeki…
Boynumdaki altmnı
Betime de tamga bastılar
Kokkoz bayar
Eki popaz ketirdi
Öz Kuranım teptirdi
istavrozu öptürdü
At aylandı ahırga
Mevlam kısmet etmedi
Baynın ulu batırga
Kokköz Bayar karşında
Mmtıkka şaşma toldura
Eki popaz canımda
Dininden dön dep otura
Col boyunda kok saray
Cavun camsa tamşılar
Akayım meni sağınsa
Toylarda, piyeslerde Aydi Oynayık Asabay, Siytosman, Su Boyunda Güller Ösken, Öneki Ördek, Ah Anaylar Anay lar, Al Keliyatır Parahod, Kırım Kırım Değenin Bir Yeşil Ada dürkülerini aytar edik. Böyle şiirler okur edik:
Ketme balam ayıptır
Şaytan üyü canım kızım
Mektep değen ne kerek
Asıl canım kız balağa
Okuv yazuv ne kerek
Karmdaşka kaatke yazık
Bir kopten kop togerek
Özü de tap Akmescitte
Köyümüzge bek erek
Bu cıl şonda ketme balam
Anayşıgm cılatıp
Binlermen para masrap etip
Babanın cebin suvaltıp
Aytkammızdan şıkma balam
Kalkka yüzün kızartıp
Saba baksam sen okuysun
İşanasın süyekke
Cimnastik diy tırmaşasın terekke
Bazgeş balam künün coyma
Bu kereksiz dilekke
Ey ak Tanrım
Bozuldu da kızlarımız erimiz
Yarın ahret kününde
Yoktur çatar çerimiz
Kızı da cevap bere:
Ey yesirlik devrinin kul kurbanı anayım
Senin işin cehennemde odlarga men canayım
Yanlışasın, aldanasın, kucur laplar aytasın
Zaman nedir anlamaysın, yüzyıl artka kaytasın
Bezdiresiz sizler meni şo nişanlav sözümen
Menligimni satacaksın üçbeş nakış bezimen
Ketme balam dep aytasın aslı kimin yüzümen
Men ketermen mektebime ayt babama o alsın
Bunday eski bilgilemi cıyıp cebine salsın
Siz anaylar bu günlemi anlamalı bilmeli
Napile yerge közyaşları sürmeli
Bilesiz mi anay bizler ne künler korüp de yaşaymız
Curtumuzun ötmegimen el ecnebi tok bola
Bizlerdeki cigitlikler bir sebepsiz yok bola
Ömrümün son kününeşik
okuycakman anayım
Men ketenni mektebimde
tokuycakman anayım
Bolsa menim nişan-toyum mekteb işinde bolsun
Oturuşum, kulgenşligim bilgi okulunda solsun
Bilgi için beş kıtanı cayav cürüp şıgarman
Aksızlıknı, cahillikni temelinden cıgarman
Başka şiirler:
Kırım’mn şöl betinde
Belki cartı bir üyde
Babam tuvgan
Kapçıkta oynay caynay
Ösken emiş kartanay…
Ey Tatarlar Tatarlar
Ne vakıtkeşik bunlar cantık satarlar
Ey Tatarlar Tatarlar
Cıyılmız aydınız
Demesinler cadlar bizge
Cıgıldınız taydınız…
Cavkarımm alganda
Curtunu odka salganda
Kızdan kurban şalganda
Ayday da
Incunmagan kan bolgan
Zavallı kartbabaylar
Közü yaşlı anaylar
Ketti Kırım koldan dep
Ay day day
Üy aylanıp cılaylar..
Curdumun öksüz taktına
Tatamın kara bahtına
Cennette bile cılayman
Bundan da bir zevk almayman
Cilama sen Çelebi Cihan
Ep berermiz colunda can
Ant içtik biz boga inan
Azmin berdi bizge iman
Koksümden akkan karakan
Tatarlıkka berseydi can
Ölgenime canmaz edim
Ölüp ölüp kanmaz edim
Cilama sen Çelebi Cihan
Ep berermiz colunda can
Ant içtik biz boga inan
Azmin berdi bizge iman
Ani meni kardaşlarım
Kayda kaldı coldaşlanm
Antımıznı unuttılar
Turmaz akar kozyaşlarım
Küçük mektepli kulak sal
Sen düşmandan intikam al
Tatarlıgım unutma
İntikam al, savlukman kal
Biz bunu piyeste okuduk. Menim abilerim başkan ediler, onlar yapa edi-ler. Er ay bizge Emel Mecmuası kele edi. Emel mecmualarını Kostenci’de Müstecip basa edi. Özü asıl Azaplar’lı edi. Köp okugan, en köp sosyete AzaplarTılar edi anda. Bulgaristan’ga Ruslar kelgen son, abiyimalar Emellerin epsini şuvalman şukurga komgen ediler. Şimdi de abiyim 1990’da Bulgaristan’ga gezmege ketgen vakitte- rahmetli boldu ya o da- anav kitaplamı komgen çerden şıgarıp alıp kelgen. Mersiye yengem de kıza, “erkez türlü türlü şiyler alıp kele, mınavı da anavlamı alıp kelgen”, diy edi.
Her köyün kızı, erkeği toplanıp koro kurgan edik. “Arapena” yasay edik. Ara pena şunday bola: Menim üyüme toplaşa sın, erkes 25-30 kuruş ortağa sala, oga şeker alasın, may alasın, un alasın. Keten elvası yasaysın. Men bek güzel bile edim onu yasamanı. Kaynatasın kaynatasın şe kemi. Ununu kazanda aruv etip kavurasın, bir konanın üstüne tögesin. Şekemi de mınaday ufak bola, başta suvukka şıgarıp sozasm sozasın, bulaytip bir birevine verip verip konanın üstüne salasın, sen men şegesin. Unman kavuşturabersen kobıye. Sonra mınaday etip kesesin.
“Yavur yüzü”nü üylerde yasay edik. Akşamdan ketip çayırlardan çalı çırpı toplay edik. Bir azırlana edik yavur yüzü ne üylemi ne. Üylerge ketirip pencerelere ısırgan, sarımsak süre edik, cadı kelecek eken. Sabah erkesten önce turup -bayır aşağı edi bizim bakşelerimiz-, bakşenin aşağısına ketip yuvar-lanıp yuvarlanıp “cengilliğim özüme, avurluğum yavurga” diy edik. Akşam da ateş cağa edik,
üzerinden atlay edik, “cengilliğim özüme, avurluğum yavurga!” dep. Sabasına ama paskalye bola, yavurlar da yumurta ne boyay, biz balamız o zaman, anavlarga bayram kayırlap baramız utanmadan akşam yavurga berdik, berdik, sabah da bayramlarını kayırlaymız! Bir Çiro değen -bek yaramaz edi- bir komşumuz bar edi: “Ya, akşam avurlugunuu yavurga berdin, berdin, şimdi de bayrama geldin, hoş geldiniz”, diy edi zavallı. Onlar Tatarca anlay ediler.
Nevruzda büyük bir daim kese ediler. Ondan sonra o dalga ketip tarlalardan, bizim yakta da bir kop nevruz bola edi, “abırle” diy edik beyaz soylarına, sarılar nevruz bola. Onları toplay mınaday yükmen ketire ediler, beş tane mi altı tane mi bir araya ketirip ketirip baylay baylay o ağaşın dalma birer tane nevruz, o dal eş korunmiy edi şeşekten. Son sınıf balları kapı kapı dolaşıp
“Navrez keldi korünüz
Korümlügün beriniz
Cennet olsun çeriniz
A-za navrezim mübarek
Soktalar keldi kapın aş
Kapın aş da törge kaş
Soktalarga para şaş
A-za navrezim mübarek
Birinci yaredir Ebu Bekir
Allahın admnan zikir
Elhamdülüllah çok şükür
A-za navrezim mübarek
Aytır totam tur totam
Kel kotamı kel totam (?)
Soktalarga beş cumurta ber totam A-za navrezim mübarek
Uzun bu. Bunlamı aytıp aytıp kapıga kele ediler. Sonra sen de peştamal mı bereceksin, birer gömleklik mi bereceksin, şevre mi bereceksin, o agaştan bir tane kopara edin bu navreznü, sen özün de o agaşka ediye baylaysm. Balların kollarında yumurta sepetleri tola edi, onu sonra da ocalar paylaştıra ediler. Analarımız da o navrezni kübüge baylay ediler, mayı bereketli olsun diye.
Tepreşler yasala edi. Kanlışıkur tepre şine kete edik. Aydmbey bette bir yer var edi, Kasaplı tepreşine kete edik. Kasaplı’da agaş yok edi. Bunlar büyük tarlalarda bola edi. Bizim orda kıdırellezde in sanlar korünmegendiy bola edi. Bir za man tarlaların sahipleri yasatmaycaz tep reş dep mahkemeye verdiler. Sonra da bu Hacı Fazıl, İstanbul’da gazeteci var ya, balaban soyu, Müstecip kursüge şıgıp ko nuştu sonra Azaplar’da. “Karanız” dedi “bilgili mi kazana, bilgisiz mi kazana” dedi, “bizni tepreş yapmasınlar dep mah kemege bergenler, biz kazandık” dedi. O yerde Osman Efendi bar edi, Azaplar’m bek zengini, o mahkemege bergen. “Os man Efendi, şık meydanga!” dedi. “Bile ği kuvvetli bir kişini cıgar, bilgisi kuvvetli bin kişi cıgar!” dedi. O lapnı eş unut mayman. Akikaten kapada bilgi bolsa bin kişini cıgarsın ama kuru bir kolun kuv vetli bolganda bir kazan koterirsin anca nişliyceksin.
“Necip’ni (Hacı Fazıl) o yakta öldür düler. Oruslar alıp ketkenler. On gün son ra ketirip ölüsünü taşlaganlar. Dokuz sene Sultan abla, Necip’in apakayı bizge nege
bek kelir edi. Oman nesimen tepreşte çıkan resimlerimiz bar edi, onlamı aldılar sınırda, onlarga üzülemen. Bunday ara banın katında onlar da taze ketırgenler soğanlar, sarımsaklar, pekmezler. Bek de güzel edi Sultan abla. Ablamnan ne cürer ediler sade. İpek başörtüler, topuklu aya kaplarmız var edi, ususi resimcini ketirip onday etip çıkkan edik.
“Akayım Nuri öksüz kalgan, bir ka lem için kop kötek aşadım ben, diy edi. Okulda ep birinci kele eken. Osman Efen di bar edi, “bu bala çok aruv okuyacak, men bunu alıp okutayım, adam etiyim” değen, “bunday etken kişi memleketimize kerek” değen ya, oga karagan abiyleri (kuzenleri) bergen yok. Patronları bo Nori abi ayaklı tarih derlerdi. Erşiyge kafası bek çalışa edi. Krallık vaktinde komünistlikten onu mapuska atkanlar.
Ablası yanma almış Nori’yi. Tükân ları varmış. Kumaş, gazyağı satıyorlar mış. Komünistler kelgen sonra özünün tükânmda ne kadar şiy varsa yazdılar, onu işçi olarak koydular tükâna.
Bulgaristan’ga komünistlik kelgen sonra men ususi Vama’ga partige yazıl dım. Vama’ga gezige ketken edim. Bü yük yerlere komünistlik kelmege baş ladı. Eger partige kirsen, ekmek 20 kuruş bolsa, sana 19 kuruş. Fırmga ekmek almağa kirsen, parti kartını kosteresin, başta saga sıra bere. O gadar zorluk işler ettiler ki, kirmege mecbur kaldık. Abiyim Ziya’ga dedim ki biz dedim, barıp bir an evvel Kasım koyune ketip yazılayık dedim. “Eger komünistlik bolursa en baş ta eki örgü makinasıman men kirecekmen komünistliğe”, dep deklaratsiya berdik kardeşimle. Biz kirmezden evveli meni “jensko” diy ediler, kadın kolları başkanı ettiler köyge. Er vakit “sobranye” diyler, ep komunistlikni maktaylar. Sobranye’ge eger diyim bugün ötmek pişireceksin, ya misafir keldi, kelamadm, maga kelip aytacaksın. Eger üç kere katılmasa ceza bereler. Bizlerge şunday şiyler üyrettiler:
Alırız hırsı
Gördük dondu Rus yıldızı
Selam berdi Moskof kızı
Bayrakları ep kırmızı
Stalin’in kuvveti var
Em demirden yumruğu var
Yumruktan doğruluk bulduk
Boyunduruktan kurtulduk
Faşistlere kuvurduk
Ne kadar canlar savurduk
Yıkıp yaktılar evleri
Balkan kurtardı evleri
Balkanda gezen erler
Şimdi dünyaya geldiler
Tekerlekler üstünde döndü
İtler nizamıynen öldü
Şimdi artık korkmayalım
Yurda düşman sokmayalım
Gönüllü asker olalım
Bu vatanı koruyalım
Kızıl Ordu Kızıl Ordu
Bulgaristan’da bizi buldu
Yaşasın bu Kızıl Ordu
Germanları ep o kırdı
Şarkılar ne, yazıp bereler, ezberleteler. Bana yıldız taktılar. Komünistlik kelecek bolgan son, o arada Türkiyecilik şıktı. Cibergileri kelmiy. O yaktan sizni şakırgan kişi, bir davetiye bolsa o zaman ciberirmiz, dediler. Siz Tatarsınız, Tatarlar Kırım’ga ketecek, Türkiye’ge ketamazsınız, dediler. Babamın amcasının oğlu (Selami’nin oğlu) Abibullah bizi ve 12 kişiyi kurtardı, savbolsun. Eki örgü makinam bar edi. Ziya Sopya (Sofya)’da makinanın değerine göre altın olarak vergisini verdi. Menim makinam İngiltere malı eken, dışarı çıkarmadılar, ayak makinası mem leketin içinde yapıla eken, onu cibereler. Sattık, ama paralan da colga attık, keldik, kateceksin Bulgar parası. Tam kelge turganda, abiyim bari “makinanın birisini parşalayık, eşyaların arasına salayık” dedi. Saklı ketirecekmiz biyakka. Bir ba laban pişi işine pışak, tavadır, şiyler arasına saldık. Sonradan tuyduk, udutte karaganlar, birisinin onday ayak makinası şıkkan, em özünü tutuklaganlar, em maki nasını alıp kalganlar. Onu tuyup kelgen son, ayse bizimki onday bolmasın dep, emen şıgardı abiyim keşelermen makinanı, takıştırdı. Bir taa ustama akettim, bek müslümanga yakın kişi edi. Parasını verdi bana, “siz yolcusunuz, men onu mında satarım” dedi. Ondayın ettirip keldik. Oga da ne aldik, bir battaniye, su bardakları. Yok, kerekmiy birşiy, ne alayık.
Nori abiyin (eşi) 5 sene komunistsin dep mapusta catkan edi. Allah razı bol sun, udutta mapusta barabar catkan bir ar kadaşı bar edi, o yardım etti, eşyalanmıza karamadılar. Bir şeyimizi taşlamadan keldik çok şükür. Evimizi taşladık keldik. Bir bölük -jurnal diy edik- elbise modeli çıkargan kitaplarımız var edi. Bir bölük din kitabı. Ben bala ekende ilahi okutur edi bizge oca. Onlamı alganlar yalnız gavurlar, -katecek ekenler ya, atkanlardır onları, resimlerimi, onlar aldılar. Altınları erkes saklap ketirdik. Kop kişi yoğurt içinde ketırgen, oyse karap tapkanlar.
Türkiye ükümeti kelgenmen bizge 500 bin para verdi. Ayak makinası aldım, 60 lira da arttı. Sonra da örgü makinası aldım, örgücülük yaptım, çok şükür. Komünizmden evvel raatlık edi. Köyümüzün yarısı Bulgar, yarısı Tatar edi. Bulgarlar Tatarca konuşa ediler. Vasil “şık şık mayım” dep aşıg atardı. Menim Rus kız arkadaşım var edi, Marika. Onlar da Rusya’ga ketti, sonradan mektup yazdı, “bizim bildiğimiz Rusya değil eken, kolayını bulsak dönecez” dep
Üylerimizi, bakşalarmızı, mısır ambarlarımızı taşlap keldik. Anda kalganlardan kobüsü zengin ediler. Taşınırken bir bakmış boyunca tarlalar. Bu bereket bırakıp gidilir mi diye düşünmüş. “Bere ketini alayım, endi naday kop tohum ekken makinalar var, mınaday orak makinaları bar, em bunları satayım, em eginni alayım ketermen” değen. Lâkin ogaşık da colnu kapayberdiler, kaldılar. Şimdi kuvgun aşap keldi zavallılar…”
Anneannem Şükürzade Menderes’in zamanında Türkiye’ye geldiği için sıkı Demokrat Partiliymiş. Halen de “Allah “doğru yol”dan ayırmasın!” diyerek Doğru Yol Partisi’ne oy verir. Adalet Partisi’nde de aktif görev almış. Süleyman Demirel’in Polatlı’yı ziyareti sırasında onu karşılamışlar. Şöyle anlattı:
“Halk “Bir kağıt pabrikası iste!” dep bakıralar maga. Polatlı’da su bar eken, Sakar bar eken de onun için. “Olur, olur, o da olur zamanla” dedi Demirel. “Ben lise istiyorum!” dedim. O zaman Polat lI’da ortaokul var, lise yok. Aytkanday, keşikmiy sonra yasadılar. Polatlı’da ne konuşulgan, ne etilgen, nasıl şekilgen Adalet Partinin kitabına geçirgenler. Naz miye Demirel’i tüşürdük arabadan. Re simge ne çekildik.
1965’de Bulgaristan’a ballarıı da alıp ziyarete gittik. Akrabalarımızda kaldık.”
Şükürzade Güngören’in eşi Nuri 21 Ağustos 1996 tarihinde vefat etmiştir. Mebrure, Muteber ve Binnur adlı kızları; Bahar ve Buket adlı torunlan vardır. Muteber Polatlı’da yine Pazarcık muhacirlerinden babam İsmet Canbaz ile evlenmiştir, kızlarından ben Buket Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktayım. Bu yazıyı anneannem Şükürzade Güngören’e armağan ediyorum.