Vatan KIRIM.
Kırım yarımadasının güneydoğu kıyısında Akmescit’e 120 km mesafede 77.000 nüfuslu tarihi bir liman şehri, aynı zamanda kültür ve turizm merkezidir. Kırım’ın en büyük üçüncü kentidir. İlkçağlardan itibaren Kıpçak steplerini Karadeniz’e, Anadolu yarımadasına ve özellikle İstanbul’a bağlayan önemli bir liman ve yerleşim yeri olarak ön plana çıkmıştır. Kırım’ın önemli liman şehirlerinden biridir. Şehir, Kerç’ten gelen tren hattı üzerindedir. Özellikle gıda sanayi, balıkçılık, balık konserveciliği ve çiçek yetiştiriciliği gelişmiştir. Kefe, kalesi, güzel otelleri, alışveriş merkezleri ve kumarhaneleriyle aynı zamanda bir turizm merkezidir. Çamur banyoları ile meşhur güzel kumlu plajlar, mide-bağırsak hastalıklarına iyi gelen doğal kaynak suları ve sağlık turizmine dönük turistik tesislere sahip bir sayfiye merkezidir. Kefe Ayvazovskiy, Maksimilyan Voloşin, Aleksander Gırin gibi pek çok meşhur sanatçısıyla birlikte anılır.
Kefe’nin adı Ruslar tarafından değiştirilerek Feodosiya olmuştur.
İdari Merkezler
Kentler
Kefe
Kasaba ve Köyler
Köktebel, Ordzhonikidze, Primorskij, Schebetovka, Kurortnoye, Koraneli (Beregovoye), Stepnoye, Nanikovo, Nasypnoye, Baybuga (Blizhneye / Blijneye), Kurubaş (Vinogradnoye), Krasnokamenka, Pionerskoye, Podgornoye, Solnechnoye, Yuzhnoye
Kefe (Feodosia) yönetim birimi 350 km2 olup, 16 köy ve kasaba ile 1 kentten müteşekkil 190.000 nüfuslu bir ilçedir. İlçe merkezi Kefe’nin nüfusu 77.000’dir.
Tarih
Kefe’nin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ 600’e doğru bir Miletos kolonisi olarak Miletliler tarafından kurulduğu sanılmaktadır. 1971 yılında kentin 2500. kuruluş yıldönümü kutlanmıştır. Avrupa’nın en eski yerleşimlerinden biridir. Kent Antikçağ’da Kepoi ve Theodosia adlarıyla anıldı. Daha sonra Kimmerios Bosporos krallığına bağlandı. Roma kolonisiyken Hunlar tarafından yıkıldı (İS 4. yy). Kefe’ye 13. yy’dan itibaren Anadolu Selçuklu devletinin Kırım ile ilgilenmesinin de etkisiyle Anadolu’dan gelen Türk tüccarlar büyük ilgi göstermekteydiler.
Cenevizliler’in, eski koloninin bulunduğu yeri Altın Orda hanlığından satın alarak burada Kafa (Kaffa)kolonisini kurmalarıyla bölge tanınmaya başladı (1266’ya doğru). Kaffa yahut Kefe adı bu şekilde özellikle 12. yy’dan itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Karadeniz’i Çin’e (İpek Yolu) ve Hindistan’a (Baharat Yolu) bağlayan büyük kervan yollarının batı ucunu oluşturan Kafa, zengin bir ticaret merkezi olarak gelişti. Çevresine kale yapılarak muhkem bir hale getirildi. Bu dönemde ticaretin de etkisiyle hızla gelişen şehir, Kırım yarımadasının en büyük şehri haline geldi. 1420’lerde Kefe’nin nüfusu 40.000 civarındaydı.
Kefe şehri, Altın Orda imparatorluğunun parçalanmasının ardından Kırım hanlığının kurulmasıyla birlikte Cenevizliler’le savaş başladı. 1434’te Hacı Giray Ceneviz ordusunu yendi. Hacı Giray han döneminde Cenevizliler tarafından yönetilse de hukuki bakımdan Kırım hanlığına tabi idi. Ancak ilerleyen dönemde Cenevizliler kendi ticari menfaatlerini korumak ve geliştirmek gayesiyle her fırsatta Kırım hanlığının iç işlerine karışmaya çalışmıştır. Özellikle 15. yy’ın sonlarında yaşanan taht kavgalarında Cenevizliler resmen taraf konumuna gelmişlerdir. Şehir, bu dönemde Kırım hanı I. Mengli Giray han tarafından Kırım’a davet edilen Gedik Ahmet Paşa komutasında Osmanlı himayesine alındı (1475). Kefe ve diğer sahil kaleleri Osmanlı devleti tarafından Kefe Sancağı adı altında İstanbul’dan gönderilen bir vali paşa tarafından yönetilmeye başlandı. Kefe bir kadılık durumuna geldi.
Yavuz Sultan Selim, Kefe Beylerbeyi olarak görev yapmış, oğlu Sultan Süleyman da (Kanuni) 6 Ağustos 1509’da dedesi Sultan II. Bayezid tarafından Kefe Sancak Beyi olarak görevlendirilmiş ve üç yıl Kefe’de Sancak Beyi olarak görev yapmıştır.
Osmanlı döneminde Rusya ile süregelen mücadelede en önemli stratejik merkezlerden biri konumuna gelen şehir, Rus ve İran harplerinin en önemli askeri sevkiyat noktalarından biriydi. Evliya Çelebi’ye göre şehir; 120 mahalleden meydana geliyordu. Bu mahallelerin 80’inde Müslümanlar, 40’ında Ermeni, Rum, Yahudi vs.ler oturmaktaydı. Hane sayısının 9.060 olduğu Kefe’de 60 cami, 50 mescit, 10 hamam, 105 sebil ve 1.010 dükkan bulunmaktaydı. Martin Bronevskiy etrafı bağlık, bahçelik, elverişli bir liman şehri olan Kefe’ye, rüzgârlı havalarda, gemi ile İstanbul’dan iki üç günde ulaşılabildiğini belirtmektedir.
Evliya Çelebi Kefe Hisarı’nı anlatırken, «Kefe halkına Hak’tan erdi rahmet ki, oldu fethinin tarihi 880 (1475) Sultan Bayezit asrında, Mengli Giray’ın yardımı ile Gedik Ahmet Paşa tarafından Ceneviz elinden zaptedilmiştir. Şehzade Selim (Yavuz) burada beylerbeyi olmuş, Şehzade Süleyman (Kanunî) da burada beylerbeyi olmuş ve sikke kesmiştir.» diye kısa bir tarihi bilgiden sonra,
«Camileri 60 adet mihraptır. 10’unda cum’a namazı kılınır. Selâtin camileri dış büyük kalededir. Şehzade Süleyman Han Camii kurşun kaplıdır. Altı sütun üzerine beş kubbesi vardır. Avlusu küçüktür. Kurşunla kaplı Müftü Camii, kiremit örtülü ferah bir Yeni Cami, kiremit örtülü büyük Tacir Hacı Nebi Camii, çok sanatkâr işlemeli Kale Kapısı Camii vardır. 50 adet mescitleri, 20 adet kurşunlu imaretler, 40 adet kâgir minareler vardır. Beş adet medrese vardır. Hacı Ferhat Medresesi hepsinden mükelleftir. Bu Kefe’de Halveti, Celvetî, Kadiri ve Gülşenî tekkeleri vardır. Mevlevî tekkesi yoktur. 45 sibyan mektebi, 10 hamam var. Taşra Büyük Kale’de, Sultan Süleyman Han Gazi şehzade iken tamamlanmış, çok geniş ve sanatkârane tatlı hamamı var.»
Buna göre, 17. yy’da Kefe’nin adı geçen bu zengin eserlerle halâ canlılığını koruyan önemli bir merkez olduğu anlaşılmaktadır. Son yıllarda Kefe şehrinin sokaklarını ve âbidelerinin yerlerini gösteren bir plânda, 14.—17. yy’lardan dört camiin yeri ile zamanı belirtilmeyen bir tek türbenin yeri işaret edilmiştir. Fakat plânın yayınlandığı kitapta bunlar hakkında başka bilgi verilmemektedir. Ayrıca Kefe’de Hadım Ali Paşa’nın bir hamamı olduğu İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde kayıtlıdır. (Vakıf 395, s. 69, Ekrem Hakkı Ayverdi’nin notlarından alınmıştır.)
Bugün Kefe’de bu eserlerden hiçbirinin ayakta kalmadığı söylenebilir.
Çeşitli dönemlerde Giray’lar burada para bastırmıştır. Osmanlı egemenliğinde bir Türk kenti görünümü kazanan Kefe’de 17. yy ikinci yarısında, 4000 kadar evden 3200’ü Müslümanlara aitti. 18. yy’da Türkler Kefe’yi İstanbul ile karşılaştırarak ona “Küçük İstanbul” diyorlardı.
Zengin bir ticari hayatın yaşandığı Kefe, Deşt-i Kıpçak’tan gelen hayvansal ürünler ile ve Rusya’dan gelen kürklerin ve esirlerin İstanbul’a sevk edildiği ana merkez konumundaydı. 17. yy’da Kazak ve Rus ana askeri komuta merkezi konumuna gelmiştir. 1736’da Rus saldırısına, 1768’de ise Rus işgaline uğrayan şehir, yakılıp yıkıldı. 1777’de ise Ruslar tarafından kesin olarak işgal edildi, 1783’te de Rus topraklarına katılarak, Feodosya adını aldı. Bu süreçte Müslüman halkın tamamı şehri terk etti. 1800’lerde burayı ziyaret eden Clarke, Kefe’de sadece 50 hanenin yaşadığını belirtmekteydi. 1897’de ise, şehrin nüfusu 30.000 civarındaydı.
Kefe’deki Tarihi ve Mimari Eserler ile Doğal Güzellikler
Kefe Ceneviz Kalesi
Kale bir ticaret imparatorluğu olan Cenevizliler tarafından Altın Orda Hanı Canıbek Han zamanında Karadeniz’deki müstemlekelerini Altın Orda devletine karşı savunabilmek ve ticari çıkarlarını koruyabilmek maksadıyla 1341-1348 yılları arasında yapılmıştır. Şehrin büyümesine paralel olarak, şehrin varoşlarını da içine alacak şekilde büyütülen kale (1383 – 1386) iç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümdür. Günümüze ulaşabilen haliyle bile heybetli bir yapıdır.
Kefe Müftü Camii
Vaktiyle toplam 48 caminin bulunduğu Kefe’de bugün sadece Müftü Camii kalmıştır. 1623 – 1639 yılları arasında inşa edilen camiden Evliya Çelebi “ … kurşun ile, taş minareli güzel bir camidir. Kıble kapısının ve avlu kapısının üzerlerinde altın yaldızlı tarihleri yazılıdır.” Şeklinde bahsetmekteydi.
Cami, Rus işgalinin ardından 1784’te Ermeni Katolik Kilisesi’ne çevrilmiş ve minaresinin şerefeden yukarısı yıkılarak çan kulesi haline getirilmiştir. Sovyet döneminde Ermeni Katolik Kilisesi de kapatılmış ve bina konut olarak kullanılmıştır. 1964’te ise bina tekrar camiye çevrilmiş, 1970’lerde de yıkık minaresi tamir edilmiştir. 1990’larda yeniden Tatarlara iade edilen camide restorasyon çalışmaları halen devam etmektedir. Dolayısıyla cami duvarlarında Ermeni Katolik Kilisesi döneminden kalma freskler hala mevcudiyetini korumaktadır.
I. K. Ayvazovskiy Müzesi (Ayvazovskiy Manzara Resimleri Sanat Galerisi)
Bakınız: Ayvazovski Müzesi
Villa İstanbuli (Stamboli Daçası)
Kefe şehir merkezindeki en önemli ve meşhur tarihi yapılardan biridir. 20. yy başlarında Karay Türklerinin önde gelenlerinden Bünyamin Stamboli tarafından 1903 – 1914 yılları arasında yaptırılmıştır. Bolşevik İhtilali’nden sonra Komünist yönetim tarafından el konulan köşk günümüzde otel – restoran olarak kullanılmaktadır.
Arkeoloji müzesi
1811’de Kefe’de kurulan müzede, özellikle Cenevizliler zamanından kalma taş yazıtlar ve çeşitli yapıtlar sergilenmektedir.
Kefe’deki Diğer Görülmesi Gereken Yerler
II. Dünya Savaşı anıtı, Planers müzesi, 15. yy’da yapılmış Cenevizliler’den kalma Aziz Konstantin kulesi, Karantina tepesi, Yunan kilisesi, St Serge (Sury Sarkiz) Ermeni kilisesi, A. S. Grin Edebiyat ve Anıt müzesi ile Yamaç Paraşütü devlet müzesi.
Köktebel
Kefe’nin 20 km güneybatısında eski bir sönmüş volkanik dağ olan Karadağ’ın yanında yer almaktadır. Kumlu güzel sahilleri ile meşhurdur. Yazın özellikle günü birlik tatilcilerin sıklıkla geldiği bir yerdir.
İklimi deniz, dağ ve yukarı Kırım’ın (çöl bölgesi) bir karışımıdır. Ünlü şair ve yazar Maksimilyan Voloşin uzun seneler boyunca Köktebel’de yaşamıştır. Günümüzde bu ev müze haline getirilmiştir. Köktebel’de ayrıca, Köktebel Edebiyatçılar Sanat Evi, Goluboy Zaliv Pansiyonu, Ukrayna çapında büyük yaz kampları ve daha pek çok otel mevcuttur.
Karadağ
Doğu Kırım’da Kefe (Feodosia) kasabası yakınlarında sönmüş volkandır. Burada bir milli park vardır.
Kurortnoye
Köy içindeki Yunus Sarayı ile biyolojik istasyon dikkat çeken yerlerdir.
One comment
Pingback: Ayvazovski Resim Müzesi – Vatan KIRIM