Zühal YÜKSEL.
1917 Devrimi Kırım Türkleri’nin siyasî ve sosyal hayatlarında yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.
25 Mart 1917’de Kırım Müslüman Kongresi toplanarak Kırım Türkleri’nin milli kültürel ve dinî işlerini yetkisinde toplayan Kırım Müslüman Merkezî icra Komitesi’ni seçer. 26 Mart 1917’de Kırım Halk Cumhuriyeti ilan edilir ve Numan Çelebi Cihan’ın başkanlığında Kırım Millî hükümeti kurulur. 26 Ocak 1918’de Bolşevikler Kırım’ı işgal etmeleri üzerine bu hükümet, yerini 21 Mart 1918’de Bolşevikler tarafından kurulan Tavrid Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakır. Bu hükümette İbrahim İbrahimov, Süleyman İdrisov, Ali Bodanski gibi Kırım Türkleri de yer alır. 16 Nisan 1918’de Almanlar Kırım’ı işgal edince, 25 Haziran 1918’de General Süleyman Sülkiviç başkanlığında Kırım Ülke Hükümeti kurulur. Bu hükümet zamanında Kırım’da “Kırım Uyrukluğu”, “Yabancı Memleketlerde yaşayan Kırım Türkleri’nin Kırım’a dönmelerini kolaylaştırmak” gibi kanunlar çıkarılmıştır. Kırım’da ilk Kırım Üniversitesi açılmış; Türkiye, Almanya, Ukrayna gibi ülkelerle siyasî ve ticarî ilişkiler kurulmuştur; fakat, savaş sonrası Almanya ve Türkiye’nin mağlup olmasıyla 16 Kasım 1918’de Beyaz Rus Ordusu, 11 Kasım 1920’de ise Kızılordu Kırım’ı işgal etmiş ve Sovyet hakimiyeti Kırım’a tam olarak yerleşmiştir. Kırım’da Sovyet hakimiyetinin kurulmasında Mithat Rifatov, Osman Deren Ayırlı, Halil Çapçaklı gibi pek çok Türk aydınının da etkisi olmuştur.
Sovyet hakimiyetinin ilk yıllarında Kırım’da tam bir imha siyaseti uygulanmıştır. Kırımlılar, Bolşevikler tarafından öldürülürken yiyecek maddeleri de müsadere edilerek Kırım’da sun’î bir açlık yaratılmıştır. Bu karışık ve karanlık devirde Kırımlı aydınlar, şair ve yazarlar Kırım’da kurulan Sovyet hakimiyetini benimseyerek halkın yeni hayat biçimine uyum sağlamalarına yardımcı olmuşlar ve eserlerinde sosyalizmin getirdiği değişiklikleri isteyerek halka sunmuşlardır. Sonradan Bolşevikler tarafından öldürülen şair Hamdi Giraybay’ın “Hoşkeldiniz Bolşevikler Kırım’ga” dörtlüğü ile Sovyet hakimiyetini Kırımlılar adına selamlaması son derece trajiktir.
Sovyet hükümeti, azınlıkların sempatilerini kazanmak için bazı tavizler vermeye başlar. Bu tavizlerin sonucu 18 Ekim 1921’de kurulan “Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti”, Kırım’ı “Tatarlaştırma” döneminin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde. Tatar okulları,ilmî kurumlar, müzeler, tiyatrolar, kütüphaneler, yayınevleri gibi kültürel eğitim kuruluşları açılmıştır. Kırım Türk aydmiarı, sistemin izin verdiği ölçüde millî kültürün gelişmesi için, bütün Kırım halkına hitap edecek yeni Kırım Sovyet edebiyatını meydana getirmeye çalışmışlardır.
Bu dönemde edebî eser verenler, inkılaptan önce de Kırım’da faal olarak çalışan Hasan Çergeyey, Mehmet Nüzhet, Abdullah Latifzade, Ömer İpçi, Bekir Çobanzade, Yakup Şakirali gibi ediplerle Abdurrahim Altanlı, Ziyaddin Cavtöbeli, Cafer Gaffar, İlyas Tarhan, Irgat Kadir, Mahmut Nedim, Eşref Şemi-zade, Kerim Camanaklı gibi gençlerdir. Bunlar edebî eserlerinde yeni hayatın heyacanını yaşatmışlar; eski ananevi biçimlerle sosyalist fikir ve düşünceleri ifade etmiş ve aşılamaya çalışmışlardır. Latifzade’nin “8 Martka”, Ömer ipçi’nin “Deniz”, Irgat Kadir’in “Irgat’ın Hatresi”, Ziyaddin Cavtöbeli’nin “Kızıl Bayrak”, “Altan”, Mehmet Nüzhet’in “Köylünün Şanı”, Eşref Şemizade’nin “Lenin’ge” adlı şiirleri bu maksatla yazılan eserlerdir.
Ömer İpçi (1897 -1955) Bahçesaray kayışçı esnafında İpçi Bekir’in oğludur. İpçi, eserlerinde sosyalizmi ve sosyal sınıflar arasındaki tezadı işlemiş, yeni hayat uğruna mücadeleyi idealleştirmiştir. Hem şekil, hem konu bakımından eserleri genç yazarlara örnek olmuştur.
Hemen hemen bütün edebî türlerde eser veren Ömer İpçi, pek çok şiir, hikaye, tiyatro, makale yazdığı gibi dünya ve Rus klasiklerinden tercümeler de yapmıştır.
Şair şiirlerinde cemiyetteki haksızlığa ve adaletsizliğe karşı insanların mücadele etmeleri gerektiğini vurgular. “Medrese”, “Evlerge Bakkanda”, “Kimden Yardım?” İpçi’nin ilk şiirlerindendir. Şair ekim inkılabından sonra yazdığı “Balıkçılar”, “Cigitke”, “Deniz” gibi şiirlerinde inkılapla ilgili duygularını anlatır. Şairin şiirleri 1926’da “Şark Kadınlığı”, 1928’de “Kureş Içün” adlı şiir kitaplarında yer alır.
Hikayelerinde halkın yaşadığı hayatı tarafsız ve realist bir şekilde ifade eden
Ömer İpçi, yaptığı yeniliklerle Kırım nesrinin seviyesini yükseltmiştir. 1917’de “Arkadaş ve Yoldaş” isimli kolhoz dergisinde hikayeleri çıkan yazar, aynı sene “Bosaga” adlı hikayesini yazar. İpçi, 1924’te “Zeynep Tize”, 1926’da “Kaklık Bazarında” , 1925’de “Açlık Hatireleri”, 1925’de “Traktör”, “Küreş”, 1927’de “Avcı”, “ilki Bolşevik” gibi hikayelerini Kırım edebiyatına kazandırmıştır.
İpçi’nin Kırım dram ve tiyatrosunun gelişmesinde de çok büyük hizmetleri olmuştur. Ömer İpçi, tiyatro yazarı olmanın yanında rejisör olarak da tiyatronun gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Yazar “Faişe”, “Alim” (1924), “Nenkecan Hanım” (1926), “Motor”, “Ayınıklar”, “Azat •Halk” (1930), “Şaingeray” (1929), “Duşman” (1933) gibi eserleri tiyatroya kazandırmıştır.
Dil ve edebiyat meselelerine çok önem veren İpçi, edebî dil konusunda açılan tartışmalara katılarak bu konularda pek çok makale yazmıştır. “Bizde imla Meselesi” (1923), “Til ve İmla” “Yazı Meselesi”, “İmla ve Til Konferentsiyası Münasebetiyle (1924) makaleleri edebî dil konusunda yazılmıştır. Ayrıca, “Kırım Mektepleri (1926), “İftira Değil Hakikat” (1926) makaleleri okullarda okutulan dil ve edebiyat dersleriyle ilgilidir. “Nefis Edebiyat Tercümesi” (1932), “Edebiyatımızın Muvaffakiyetleri ve Bazı Eksiklikleri” (1935) “Edebiyatta Eksiklikler Yok Edilmeli” (1934) gibi makaleleri Kırım yazarlarının vazifeleri hakkındaki görüşlerini belirtir. “Teatr Omurinde” (1925), “Köyde Teatr İşlerimiz” (1932), “Teatr ve Yazıcılarımız” (1929),”Pyesa Tili” (1932), “Milli Opera” (1937) isimli makaleleriyle tiyatronun gelişmesini engelleyen problemleri ortaya koyarak eksiklikleri ve yapılması gereken işleri gösterir.
Ömer İpçi, Sosyalizm için yaptığı bunca edebî çalışmanın sorumda ne yazık ki Stalin’in gazabından kurtulamayarak sürgünlerde, kamplarda her türlü azap, işkence, mahrumiyet çektikten sonra 1955’te Tomsk şehrinde ölür.
Ömer İpçi’yle aynı devirlerde yaşayıp Kırım edebiyatının temelini atanlardan olan Cafer Gafar (1898 -1938) Akmescit’in Tavdayır köyünde doğar.
Edebiyata 1921’de “Duygularım” şiiriyle giren şair, bu şiirinde ve “İnternatsional Çalına” adlı şiirinde Ekim inkılabını anlatır; “Amansız Kureşte”, “Eşitiğiz!” gibi şiirleriyle de halkın hayatında meydana gelen sosyal değişmeleri gösterir.
1924’te Komünist Partisine giren Cafer Gafar “Yaş Küvet” ve “İleri” gazetelerinde çalışmaya başlar. Cafer Gafar bu gazetelerin etrafında pek çok gencin toplanmasına ve onların kuvvetli edebiyatçılar olarak yetişmesine çok gayret sarfetmiştir. Bu dönemde nesir yazmaya başlayan Cafer Gafar hikayelerinde aktüel konuları işler. Eserlerinde zengin ve yoksul arasındaki sınıf farklılığını işleyen sanatçının esas özelliği psikolojik derinlik ve dil sadeliğidir. Halk dilini tam olarak benimseyen Cafer Gafar’ın savaştan evvel “inkılabî Şiirler” (1926), “Ömürden Örnekler” (1927), “Hikayeler ve Şairler” (1933) isimli kitapları yayımlanmıştır. Ne yazık ki, sosyalizmin kurulması ve yerleşmesi için yaptığı çalışmalara rağmen 1938 yılında Stalin’in zulmüne uğramaktan kurtulamayan Cafer Gafar’ın mezarı bile belli değildir.
Edebî çalışmalarına 1917 inkılabından önce Tercüman gazetesinde başlayan Abdullah Latifzade (1891 – 1938), inkılabdan sonra da çalışmalarına devam eder.
Uyanık fikirli, zeki, halkına ve milletine bağlı bir şair olan Latifzade inkılabın getirdiği yenilikleri tam olarak benimsemiş; şiirlerinde halkı taassuptan kurtaracak medeniyet ve kültürlerini geliştirecek arzu ve düşüncelerini sade bir dille anlatmıştır.
Abdullah Latifzade’nin “Ömür”, “Şaire”, “Şairin Ruhu”, “Kozaydın”, “Baar Türküsü”, “Ahır Zaman Kuşu”, “Hayırsız Tüş”, “Mucde” gibi şiirleri Kırım edebiyatına konu ve şekil bakımından büyük yenilikler getirmiştir. Terkipsiz ve sade bir dille yazdığı şiirleri okuyucuda derin bir tesir bırakır. “Ber!”, “Cermay Türküsi”, “Bir Tamçı Kan”, “Tegenekli, Çiçekli Yol”, “Lenin Oldi” gibi eserlerinde ise Mayakovski’nin tesirleri görülür. Şair şiirlerini toplayarak 1928’de “Yeni Saz” ismindeki kitabında yayımlamıştır.
Alfabe ve terminoloji komisyonlarında çalışan Latifzade okullarda garp edebiyatı dersleri de vermiştir.
Abdullah Latifzade, Kırım kültürüne dil ve edebiyat konularında yazdığı makalelerle de hizmet etmiştir. Latifzade 1927’de yazdığı “Kırım Tatar Edebiyatının Kısa Obruzı” isimli makalesinde Ömer İpçi, Mahmut Nedim, Cafer Gafar, Ziyaddin Cavtöbeli, Eşref Şemizade gibi şair ve ediplerin eserlerini inceleyerek Kırım edebiyatının gelişmesini açıklamıştır.
Bir kaç sene sahnede oynanan “Omur Baari” adlı piyesi yazan Abdullah Latifzade, Kırım dramatoloji sanatının gelişmesinde de çok önemli oynamıştır.
Kırım edebiyatı, ve kültürünün gelişmesinde çok hizmetleri olan Latifzade 1938 yılındaki toplu sürgün ve idamlar sırasında bir çok Kırımlı yazar ve şair gibi yok edilmiştir.
Kırım edebiyatında Hamdi Giraybay ismiyle tanınan Abdulzaat Abdullatifoğlu (1898 – 1930) çok genç yaşlarda “Öksüz Kart Ali”, “Yaz”, “Kış”, “Bahar” isimli küçük şiirlerini yazmıştır. Hamdi Giraybay, Akmescit’te iken Beyaz Ruslar’ın Kırım halkına yaptığı zulüm, haksızlık ve adaletsizliği görerek 1921’de Kırım’a giren bolşevikleri karşılamak için “Hoş Keldiniz!” şiirini yazar. Şairin 1921 – 1922 yılları arasında yazdığı “Cigitke”, “Açlık”, “Tatar Ocasına”, “Şarklılarga”, “Sattık imtiyan” gibi şiirleri “Yaşlarga” isimli şiir kitabında toplanmıştır.
1926’da mezun olduğu İstanbul Üniversitesi’nde hazırladığı “Kırım Tarihi” isimli mezuniyet tezinin sonuna kısaca Kırım Edebiyatı Tarihini de ilave etmiştir.
1926 yılında Kırım’a dönen Hamdi Giraybay, pek çok Kırım aydını gibi 1929 – 30’daki katliamda yok edilmiştir.
Kırım’da yetişen en büyük şairlerden olduğu gibi en iyi dil bilginlerinden biri olan Bekir Sıtkı Çobanzade, (1893 -1939) ilk ve orta tahsilini Karasupazar’da yaptıktan sonra 1909’da liseyi okumak için İstanbul’a gelir. Burada Arapça ve Fransızcayı öğrenen Çobanzade 1915’te Odesa’ya giderek Slav dillerini öğrenir. 1916’da Budapeşte Üniversitesi’ne giden alim, burada Codex Cumanicus’u inceler ve 1920’de bu üniversitede doktor unvanını alır. 1920’de Kırım’a dönen Bekir Sıtkı Çobanzade’nin değişik okullarda Kırım Türkçesi ve edebiyatı dersleriyle Türkçenin Mukayeseli Grameri konusunda verdiği dersler çok önemlidir. Bu dönemde “Yanı çolban”, “ileri” ve “Okuv işleri” dergilerinde ilmî makaleler yazar. Değişik üniversitelerde profesör, dekan ve rektör olarak çalışan Çobanzade, 1926 yılında Bakû’da toplanan l. Türkoloji Kongresi’nde “Türk Lehçeleri Arasındaki Karşılıklı İlişkiler” ve “Türk Tatar Dillerinde ilmî Terminoloji Meydana Getirme” konularında önemli tebliğler verir. Sovyetler Birliği Yeni Alfabeler Merkez Komitesi, Azerbaycan Terminoloji komitesi gibi komisyonlarda çalışan Çobanzade’nin Türk lehçelerinin alfabeleri imlası ve terminolojisi konularında pek çok çalışmaları olmuştur.
Bu büyük Türkoloji aliminin Türk dili ve edebiyatı tarihi sahasında büyük bir yekun tutan çalışmaları bulunmaktadır. Almanca, Fransızca, Arapça, Farsça, Macarca, Çekçe ve Lehçe’yi çok iyi bilen Çobanzade Türk şivelerinin hemen hepsiyle ilgili eserler vermiştir. “Rusya Tatarları’nın Kültür Hayatının Gelişmesi Üzerine Bir Deneme” (1915), “Türk Edebiyatında Yeni akımlar” (1916), “Kırım Tatarcasi’nın Grameri Hakkında İlmî bir Deneme” (1924), “Kumukların Dili ve Sözlü Edebiyatı Üzerine Etütler” (1926), “Nevaî’nin Dili Üzerine” (1926), “Türk – Tatar Diyalektolojisi” (1927), “V. Tomsen” (1927), “Azerbaycan Türk Edebiyatının Yeni Dönemi” (1930), “Azerbaycan Türk Dilinin İlmî Grameri” (1930), “Yabancı Dil Öğretiminin Temel Metodu Meseleleri” (1932), “Özbek Dilinin Öğretiminin Temel Metodu” (1932), “Karaçay – Balkar Dili Üzerine Notlar” (1932), “İbni Mühenna’nın Türk Grameri” (1933), “Leyla ile Mecnun Konusunun Tarihine Doğru” (1934), “Kitab-ı Dedem Korkut’un Edebî Lengüstik Tahlili” (1935) gibi eserleri bugün hala ilmî değerini muhafaza etmektedir.
Büyük bir türkolog olan Bekir Sıtkı Çobanzade, alimliği kadar şairliği ile de ün kazanmıştır. Onun “Yaz Akşamı Üy Altında”, “Tuvdum Bir Uyde”, “Oy Suvuk Şu Gurbet”, “Ah Tabılsam”, “Suv Anası”, “Dunay Tasa”, “Anam”, “Bulutlar” gibi şiirlerinin bulunduğu “Boran” isimli şiir kitabı 1927 yılında basılmıştır.
Şairin şiirlerinden bir kısmı, Abdullah Latifzade’nin şiirleriyle beraber bir kitap halinde Eşref Şemizade tarafından hazırlanarak (1971’de) neşredilmiştir.
Bekir Sıtkı Çobanzade de dönemin acımasız zulmünden kurtulamayarak 1939’da gönderildiği sürgünde helak olmuştur.
Romanya’da doğan Şevki Bektöre (1888 -1963), İstanbul’da tahsilini tamamladıktan sonra 1916’da Kırım’a döner ve burada öğretmenlik yapar. 1920 senesinde “Bilgi” ve “Yanı Çolpan” gazetelerinde “Aşkım içün”, “Kabem”, “Kızıl Bayrak” isimli şiirleri çıkan şair, bazı eserlerinde “Carlı” mahlasını kullanmıştır.
1930’da milliyetçilikle suçlanarak Kırım’dan sürülen şair, Türkmenistan’da öğretmenlik yapar. Savaş sırasında ise Taşkent’te yaşarken 1949’da pek çok Kırımlı gibi Sibirya’ya sürülür. 1956’da akrabalarının davet etmesi üzerine Türkiye’ye gelen Bektöre, burada ölür.
Kırım şairlerinden Abdurrahman Kadrizade (1894 – 1939), medrese tahsilini tamamladıktan sonra Arap, Fars ve Rus dillerini öğrenir. “Yanı Dünya” gazetesinde çalışırken siyasî kitapları, ders kitaplarını ve edebî eserleri Kırım Türkçesine tercüme eder. Türk boylarının folklorünü ve Kırım sözlü edebiyatını çok iyi bilen Kadrizade, halk arasında anlatılan masalları, tekerlemeleri, yırları, çınları ve atasözlerini derleyerek gazetelerde yayımlar.
Kadrizade, masallardan, fıkralardan faydalanarak “Molla Nefsi’, “Aksak Temir ve Nasreddin”, “Çırk mırk mı, mırk çırk mı?”, “Nasreddin Oca ve Karışı” gibi satirik eserler de yazmıştır.
Abdurrahman Kadrî-zade 1927 senesinde “Kızma be yau!”, “Bir Kaç Öğütler” veya “Öğütlerim” gibi şiirlerinde insan hayatındaki eksiklikleri, çirkinlikleri tenkit ederek kendi düşüncelerini, öğütlerini anlatır.
1921-1926 seneleri arasında Kırım edebiyatında eserler veren Abdulkerim Altanlı, Ziyaddin Cavtöbeli, İlyas Tarhan, Irgat Kadir, Eşref Şemizade, Kerim Camanaklı, Cemil Seydamet, Gafar Bulganaklı gibi edipler de Kırım edebiyatının gelişmesini sağlamışlardır.
Bu şairler de daha önceki dönemin şairleriyle birlikte sosyalizmin insan hayatında meydana getirdiği heyecanı, köydeki değişmeleri kendilerine has üsluplarıyla aksettirmişlerdir.
Abdurrahim Altanlı Şeyhzade, (1898-1976) bu dönemin en verimli şairlerinden biridir. Altanlı’nın 1922 yılında gazete ve dergilerde şiirleri yayımlanmaya başlar. “Yaş Komminist Yırı” isimli eserini “Yoksul” imzasıyla yayımlatır. 1928’de Traktör”, 1930’da ” Ateşli Satırlar”, 1932’de “Yeniş Yılları” isimli şiir kitapları çıkar. V. Mayakovski’nin tesirinde kalarak yazdığı bu şiirlerinde eski dönemlerdeki bozulmayı ve yeni dönemde sosyalizm uğruna verilen mücadeleyi anlatmaktadır. 1935 yılında “Bu Epoha” adlı eserinde şiirlerini, hikayelerini, denemelerini toplamıştır.
Abdurrahim Altanlı’nın şiirleri yanında edebî bir tenkitçi olarak yazdığı edebî ve sosyal makaleleri de vardır. “Hüseyin Şamil Toktargazi ve Hasan Çergeyev” isimli makalesi, 1924’te “Yanı Çolpan” dergisinde basılır. 1934-36 senelerinde derin bilgisi ve araştırmalarına dayanarak hazırladığı edebiyat tarihiyle ilgili makaleleri “Bolşevik Yolu” ve ” ileri” dergilerinde basılmıştır.
Altanlı, çok takdir ettiği V. Mayakovski’nin şiirlerini Kırım Türkçesi’ne tercüme etmiştir.
1905’de Kerç bölgesinin Cavtöbe köyünde doğan Ziyaddin Cavtöbeli Menliazizov, Totayköy Teknik Okulunu bitirdikten sonda öğretmenlik yapmaya başlar. Bu dönemde “Okuv işleri” ve “İleri” gibi gazetelerde makale ve şiirleri yayımlanmaya başlamıştır. “Dinlernin Zuurı ve Zararı”, “Oraza”, “Kurban”, “Sünnet”, İslam Dininin Sınıfiy Maiyeti” gibi ateizmi savunan makaleler yazmıştır.
Şair; Hasan Çergeyev, Mehmet Nüzhet, Abdullah Latifzade gibi şairlein diliyle yazdığı “Kızıl Proletariy”, “Kızıl Yaşlıkka”, “Kerç Kızlarına”, “Kadınlarga” “Bay ve Fukare”, “Al Tan”, “Komsumol Yırı”, “Lenin” gibi şiirlerinde sosyalizmi, eşitliği hak ve adalet gibi konulan işlemektedir. 1926’da “İnkılabî Şiirler” isimli şiir kitabıyla 1937’de ‘Bahtlı Bavın Yırları” isimli çocuk şiirleri kitabı neşredilmiştir.
Sosyalizm uğruna verdiği bunca mücadeleye rağmen, Cavtöbeli de diğer yazar ve şairlerin akıbetine uğrayarak ,1938’de hapsedilir. 1964 yılında ise affa uğrayarak hapisten çıkar.
Asıl adı Halil Kadiroğlu olan Irgat Kadir’in (1905-1945), “Yaş Kuvvet” gazetesinde “Irgat’ın Hatırası”, “Komsomol”, “Turgan Köyüm” şiirleri 1923’te yayımlanır.
Propaganda yapan dernek ve partilerde faaliyet gösteren Irgat Kadir, Kırım Tatar Devlet Drama Tiyatrosunda direktör olarak da çalışır.
Şairin aktüel konuları, sosyalizm ruhuyla işlediği şiirleri gazete ve dergilerde devamlı yayımlanır. ” Komsomol”, “Libkneth” “Zemane Yahşi”, “Vasiyet”, “Tuvgan Köyüm”, “Köyden Mektup Var”, “Kel Aptem”, “Lanet” gibi şiirleri 1929’da “Irgat’ın Yırları” isimli kitabında çıkar. Bu şiirler teknik yönüylü zayıf olmakla birlikte konu bakımından dönemin siyasî ve sosyal yönünü işlemektedir. 1932’de çıkan “Ucüm” adlı şiir kitabında “Kızıl Asker Marşı”, “Kolhoz Marşı”, “Komsomolka” gibi yırları da bulunmaktadır.
1941 yılında gittiği cephede 1945 yılında ölür.
Kırım’da daha hanlık döneminde başlayan dil meselesi, bu dönemde de aydınların ilgilendiği konular arasında yer alır. Yerlileşme politikası sonucu mahallî şivenin ilmî tetkikine ve okuma yazma bilmeyenler arasında yayılmasına, Rusça ile beraber resmî dil olarak kullanılmasına destek verilir.
Sovyetler Birliğindeki Türk aydınları arasında alfabe reformu, imla ve telaffuz yazılı dilin hangi ağız üzerine kurulacağı gibi tartışmalar, bu dönemde önemli bir yer tutar. 1922 ile 1924 yılları arasında Sovyetler Birliği Merkezî hükümet tarafından dergilerde tartışmalar açılıp konferanslar verilmiş, komite ve komisyonlar kurulmuştur. 1924 yılı Kırımlılar arasında dil konusunda ve Arap alfabesinden Latin alfabesine geçiş konusunda şiddetli tartışmalar yapılmıştır. Bazı Kırım Türkleri Merkezî hükümetin desteklediği Latin alfabesini kabul ederken; Veli İbrahimov, Hasan Sabri Ayvazov ve dil alimi Bekir Sıtkı Çobanzade gibi aydınlar, buna itiraz ederek şiddetle mücadele etmişlerdir. Merkezî hükümetin de baskısıyla 1929’da 31 harfli Latin alfabesinin kabulü, bütün bu tartışmalara son verir.
1928’de Kırım Tatar Edebî Dili’nin İmlası Üzerinde Birinci Kırım İlmî Konferans Akmescit’te toplanarak step ve dağ bölgeleri arasında kalan şeridin, ( Bahçesaray ağzının ) yazı dili olmasına karar vermiştir. Daha sonra 1929’da ikinci, 1934’te üçüncü ilmî konferanslar toplanarak gramer, imla, telaffuz, terminoloji ve sözlüklerin düzenlenmesi konularında çalışmalarını sürdürürler, 1938’de Stalin döneminde bir kanunla bütün Slav olmayan (Ermenice ve Gürcüce hariç) dillerde olduğu gibi Kırım Türkçesinde de Kiril alfabesi kullanılmaya başlanır.
Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1992