Yrd. Doç. Dr. Sebahattin ŞİMŞİR.
Birinci Dünya Savaşında Çarlık Rusya’sının müttefiklerinden beklediği yardımın Rusya’ya ulaştırılamaması sonucun da, zaten ekonomik sıkıntıları hat safhada olan bu bölgede yeni bir takım arayışlara girilmiştir. Bu arayışlar sonucunda da Şubat 1917 tarihinde Çar’a karşı bir ihtilal gerçekleştirilerek, Monarşi rejimine son verilmiştir. Çar’ın devrilmesinden sonra oluşan ılımlı hava içinde Miliukov ve Kerenski isimleri ön plana çıkmıştır. Her iki isimde o ana kadar, milliyetçilerin sözcüsü durumunda gözükmüşlerdir. Ancak kısa bir süre sonra bu ılımlı hava değişmiş, ihtilali gerçekleştirenlerin kafasındaki düşüncelerle Rusya mahkumu azınlıkların kafalarındaki düşünceler birbirine ters durumda bulunuyordu.[1]
Şubat ihtilali Kırım Türkleri arasında da, bir iyimserlik havası yaratmış ve 23 Mart 1917 tarihinde Simferopol’de millî bir konferans toplamışlardır. Burada İslam İcra Komitesi adlı teşkilatı kurmuşlar ve siyasi gruplar oluşturmuş olmalarına rağmen, 1917 Temmuz’unda Millî Fırka adlı siyasi partinin içinde dahil olmuşlardır. Parti ileri ve Türk Birliği fikrini taşıyordu. Milliyetçilik duyguları sosyalizm boyasına batırılmış, siyasal davranışları böylece ihtilalci sosyalistlerin sağ kanadına ve Menşeviklere yaklaşmışlardır. [2]
Gerçi Rus inkılabından ve Rusya’nın geleceğini düşünen inkılapçıların sorumlu oldukları büyük meselelerden bazıları her ne kadar barış, toprak ve işçi meselesi ise de, birinci mesele her halde mahkum milletler meselesi idi. Hakkın, adaletin zaferi demek olan inkılap, asırlarca en iyi evlatlarını kurban vererek mutlakıyete karşı birçok defalar isyan ederek uğradıkları haksızlığa son vermek isteyen mahkum milletlerin millî ve siyasî haklarını tanımamak da yine devam edecek miydi, yani bu mümkün mü idi?[3] Tüm Türk Dünyası bu soruya çeşitli cevaplar arayarak çözüm üretmeye çalışmıştır.
İşte bu hususta çözüm üreten Türk topluluklarından birisi de Kırım Türkleri olmuştur. Özellikle, 27 Nisan 1917 tarihinde geçici hükümetin din, milliyet, sınıf farklarından doğan haksızlıkları ortadan kaldırması üzerine ve kanun önünde, devlet idaresinde Rus ve Rus olmayanlar arasında fark kalmamış, vatandaşlar eşit hale getirilmiştir. Bununla Çarlık Rusya’sının Ruslaştırma siyasetine son verildiği şeklinde yorumlanmıştır.
Her ne kadar 1774 Küçük Kaynarca antlaşmasından sonra Kırım Türkleri istiklallerini geri almak yolunda karşılarına çıkan fırsatları, o günün şartlarında değerlendirememişlerse de, 1880’lerden itibaren İsmail Gaspıralı’nın Tercüman gazetesi vasıtası ile Türk Dünyasında kültürel uyanışın simgesi olmayı başarmışlardır. Gaspıralı’nın dilde, işte, fikirde birlik şiarı ile yayınladığı gazete ile ektiği tohumlar, 1905 ihtilali sonrası, Türk Dünyasının bütün bölgelerinde bir uyanış hareketine sebep olduğu gibi, birçok gazete ve derginin de yayınlanması yönünde öncülük etmiştir. İşte bu hareketlilik kendisini 1917 ihtilalinden sonra daha da belirgin bir halde göstermeye başlamıştır. Yazımıza konu olan Kırım Türkleri de bu dönemde ilk defa istiklal için hareket etmeye başlamışlardır. Topladıkları kongre sonucu, Çelebi Cihan’ı lider seçmişlerdir. Burada, inkılap devrinde Kırım’ın hakkının azami bir surette teminine çalışmak için de, elliye yakın Kırım Gençlerinden müteşekkil Kırım Müslümanları Merkezi İcra Komitesi göreve getirilmiştir.[4]
Bu teşkilat bütün Kırımlıların kadın erkek eşit olduğu, gizli oy usulü seçtikleri mebuslardan oluşmuştur. Ancak bu teşkilat Kief kongresinde, düsturunu kabul ettirmiş, milletimizin haklarını azami bir surette kurtarabilmesi için en çetin mücadelelere girmiş ve Kırım’da asayişin temininde yegane amil olmuştur.[5] İnkılabın her geçen gün kendini kabul ettirmesine rağmen Kırım’da siyasî, askerî ve idarî faaliyetler yanında maarif işlerine de büyük önem verilmiştir. Kief kongresine gitmiş olan Kırım heyeti Ukraynalıların millî teşkilatları merkezinde Kırım’ı ikiye bölen bir harita görmeleri üzerine, Kırım’ın parçalanma belgesi olarak yorumladıkları bu haritadan dolayı çok üzülmüşlerdir. Yıllarca Rus himayesi altında mahkumiyetin binbir faciasını yalnız dimağlarıyla değil, kalpleri ile ve vicdanlarıyla yaşamış olan bu gençlerin Kief’de faaliyetlerini yükselttikleri ve Kırım’a gelir gelmez Merkezi İcra komitesinde Kırım’ın mukadderatı hakkında kesin bir karar vermek için müzakereye başlamışlardır.[6]
24 Kasım 1917 tarihinde Kırım tarihi için bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Çünkü, bugün Kırım Türkleri kendi kaderlerini çizecek olan kurultay’ı toplamışlardır. Kadın, erkek bütün milletin eşit şartlarda, gizli usulle seçtiği vekillerinden oluşan kurultay, milletin geleceğini tesis için bir araya gelmiş, inkılabın ve millî imanın bahş ettiği hak ve hürriyetten kuvvet ve ilham alarak toplanmış ve kendi kanun-ı esasisini kabul etmiştir. Kabul edilen kanun-ı esasi ile Kırım’da bir nev’i Halk Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Kurultay özellikle, Kırım Kırımlılarındır düsturunu hukuki ve şekli bir esasa bağlayarak hayata geçirmek emeli ile de toplanmıştır diyebiliriz.
31 Ekim akşamı Hükümet başkanı ve Adliye Vekili Çelebi Cihan’ın oluşturduğu hükümetin en önemli vazifesi Kırım Halk Cumhuriyeti’ni yaşatmaktır. Bu hükümetin dikkat edeceği en önemli mesele ise, Rusya’da her geçen gün artan anarşi ortamından Kırım’ı korumak olduğu gibi, aynı zamanda millî hükümet teşkilatını kurmak, eski Rus idaresinin, Rus fırkalarının muhalefetlerini kırmak, ordu teşkilatını oluşturmak ve güçlendirmek.. gibi hususlar hep Kırım Cumhuriyeti’nin yaşaması için yapılmıştır. Bu durumdan memnun olmayanlar da bulunmuştur. Bunlar ise, Rus siyasetçileri, onlara alet olanlar ve bilhassa da Bolşeviklerdir. [7]
Her ne kadar Bolşevikler, her milletin kendi mukadderatını tayinde hür olduğunu kabul etmiş, hatta bunların Rusya’dan ayrılmak haklarını bile tanıdıklarını ilan dahi etmiş olmalarına, bu düşüncelerin Kırım’da da taraftar bulmuş olmasına ve bunların Bolşeviklerin cihan inkılabı ile hak, hukuk ve adalet kavramlarını en iyi şekilde uygulayacaklarını belirtenleri de olmuştur. Bu düşüncede olanlara göre, bütün dünyayı hak ve adalete kavuşturmak istediklerini ilan eden Bolşevikler Kırım istiklaline nasıl muhalefet edebilirlerdi? Emperyalizmi yıkmaya azim ettiklerini iddia eden Bolşevikler için bağımsız Kırım, bu yolda yürümüş ve yürüyecek olan fütühatçılara karşı en iyi bir set oluşturmayacak mıydı? Ancak bu kanaatler sadece Kırım gençliğinin bir kısmına tesir etmekle kalmamış, Kırım’ın geleceğini de sarsmıştır.[8]
Ancak Kırım, Nisan 1918 tarihinden itibaren Alman ordularının kontrolüne girmiştir. Bu ortamdan istifade eden Kırım Türkleri Akmescid’de Kırım Tatar Parlamentosunu toplamışlardır. Burada da, Kırım’ın Ukrayna’ya ilhakı gibi bir tehlike işle karşılaşılması üzerine, bunun önüne geçmeye çalışılmıştır. Kırım Türklerindeki millî cereyanı layıkı ile anlayamamış ve takdir edememiş olanlar, büyük bir çıkmazla da karşı karşıya kalmışlardır. Cafer Seyit Ahmet Beyin ifade ettiği gibi, şeraitin musavatsızlığına rağmen Kırım Gençleri Kırım’a karşı yapılan her girişimi kırmayı başarmışlardır. Kurultay delegeleri, yeni bir hükümet kurmak maksadı ile Alman komutanları ile tanışmışlardır. Alman yetkililer de ahalinin Kırım Meclisi ile ittifak halinde çalıştığını görmesine rağmen, Almanlar sokakta protesto ve asayişsizliğinde önüne geçmek maksadı ile çalışmışlardır. Kırım gençleri de, kanun-ı esasilerine sadık kalmak ve hak ve adalet prensiplerinden ayrılmamak gayesiyle ve istiklal davasının siyaseten hallini kolaylaştırmak ümit ve maksadı ile Kırım’da yaşayan diğer milletlerin de iştiraki ile bir hükümet kurmayı tercih etmişler ve bu suretle Kırımlı Almanların ve Rusların da iştirak ettikleri General Süleyman Solkeviç hükümeti göreve getirilmiştir. [9]
Bu hükümet ile Kırım’ı doğrudan doğruya işgal edemeyen Ukrayna, federasyon yoluyla bunu başarmaya çalışmıştır. Bu fikir Almanlarca da desteklenmiştir. Kırım’ı federasyona dahil etmek için iktisadi baskıya başlanmıştır. Demir yolu ile yapılan ticaret tamamen durdurulmuştur. Bu durum, Kırım iktisadiyatını kökünden sarstığı gibi az çok hemen hemen bütün Kırımlıları etkilemiştir.
Bu gelişmelerden bir hayli sıkıntı çeken Kırımlılar meseleyi çözmek maksadı ile 800’den fazla delegenin katılımı ile Akmescid’de toplanmışlardır. Dış politika netleşinceye kadar, içerde tarafsız kalarak, yani, herkesle görüşmeyi ve Kırım’ın menfaatleri için çalışmak şeklinde özetlenebilir. Kolay alınmayan bu karar bir nevi mecburiyettir.
Sonuç olarak, 1917 bolşevik ihtilalinden sonra, Kırım Türkleri de istiklal yolunda bir hayli çaba sarf etmişlerdir. Çünkü, Kırım istiklal davası yalnız Rusya’dan ayrılmak için can atan mahkum milletler cephesinin değil, bütün dünyada hak ve adalet dostlarının bir meselesidir. Ayrıca Kırım davası sadece Kırım Türklerinin değil, bütün Türk Dünyasının bir davasıdır.[10] 24 Nisan 1919 tarihinde Beyaz Rus orduları tarafından işgal edilen, Kasım 1920’de de bolşevikler tarafından tekrar işgal edilen Kırım 18 Ekim 1921 tarihinde Rusya’nın bir parçası haline getirilmiştir. İhtilal tüm Türk Dünyasında da olduğu gibi bir saman alevi gibi ümitleri yeşertmiş, ancak kısa bir süre sonra da bitirmiştir.
* Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi 10100 BALIKESİR
[1] A. Beennıngsen- C. Lemercıer-Quelqujay, Step’de Ezan Ssesleri, İstanbul, 1981, s.76-77. [2] A. Beningsen, Quelqujay, a.g.e., s.82. [3] Kırımlı Cafer Seyit Ahmet, “1917 İnkılabından Sonra Kırım İstiklal Davası”, Emel Mecmuası, S.13, 1 Temmuz 1930. s.1. [4] y.a.g.m. s. 130. [5] y.a.g.m. ay.yer. [6] y.a.g.ym., ay.yer. [7] Kırımlı Cafer Seyit Ahmet, “Kurultay ve Kırım İstiklal Davası”, Emel Mecmuası, S.16, 15 Ağustos 1930, s.165 [8] y.a.m., s.166. [9] Kırımlı Cafer Seyit Ahmet, “Alman İşgali ve Kırım İstiklali Davası”, Emel Mecmuası, S. 24, 15 Kanun-ı Evvel 1930, s.262. [10] Kırımlı Cafer Seyit Ahmet , “Kırım İstiklal Davasının Sebebleri ve Esasları”, Emel Mecuası, S.30(6), 15 Mart 1931, s.336.Kaynak: http://www.egm.gov.tr/apk/dergi/38/web/makaleler/Yrd_Doc_Dr_Sebahattin_Simsir.htm adresinden alınmıştır.