Başlangıç / Kültür & Sanat / Edebiyat / 1 – Hanlık Dönemi Kırım Türk Edebiyatı

1 – Hanlık Dönemi Kırım Türk Edebiyatı

Zühal YÜKSEL.

XV. asırdan itibaren Kırım’da Mengli Giray ve Hüseyin Kefevî (15. asır), Bora Gazi Giray (Gazaî) ve Rammayıl Hoca (16. asır), Aşık Ömer, Mustafa Cevheri, Leylâ Bikeç, Aşık Arif, Can Muhammed ve Edip Efendi (17. asır) gibi ünlü şairler yetişmiştir; fakat, Kırım Hanlığı devrinde burada yetişen şairlerin eserleri, Rus ordusunun Bahçesaray’ı yakıp Potemkin’in Karasu’da katliam yaptığı senelerde gasp olunmuş ve nihayet Han Saray’ın Rus ordusu tarafından yağma edildiği zaman, oradaki mükemmel kütüphane de imha edilmiştir. Bu yüzden, bu dönem şairlerinin eserlerinin tamamı bugün elimizde mevcut değildir.

Bugün ikinci Kırım Hanı Mengli Giray’ın şiirlerinden sadece birkaç mısra bilinmektedir. Tarihçi Seyyid Mehmed Rıza, “Es’seb’u’s-Seyyare” adlı eserinde Mengli Giray’a ait mısraları naklederken Han’ın ilim ve edebiyata çok meraklı olduğunu ve her zaman şiirle uğraştığını bildirmektedir.

Mengli Giray, uzun zaman dönemin ilim ve irfan merkezi olan Eski Kırım şehrinde yaşamıştır. Bundan dolayı iyi bir medrese tahsili yapmış olması muhtemeldir. Daha sonra Gedik Ahmet Paşa tarafından İstanbul’a götürülen Mengli Giray, Kırım’a döndükten sonra Kırım’da Osmanlı sarayının bir benzerini yaptıracak kadar Osmalılar’dan etkilenmiştir. Bu kadar çok Osmanlı tesirine giren Han’ın Osmanlı şairlerinden de etkilenmesi normaldir. Kırım Hanlığı’nın daha kuruluş yıllarında başlayan bu tesir, bilhassa İstanbul’da terbiye gören hanzadeler yani saray vasıtasıyla gittikçe fazlalaşmıştır. 1475 yılında Gedik Ahmet Paşa’nın Kefe‘yi almasıyla ilerleyen İstanbul – Bahçesaray münasebeti, Osmanlı Türkçesi ve edebiyatının Kırım Türkçesi ve edebiyatı üzerinde tesirli olmasına sebep olmuştur.

“Es’seb’u’s-Seyyare” ve “Gülbün-i Hanan”ın müellifleri, Mengli Giray Han’ın Oğlu Saadet Giray Han’ın çok okuyan alim bir şahsiyet olduğunu, kütüphanesinde sayısız değerli kitapların bulunduğunu, hatta Ali Şîr Nevaî’nin “Hamse”sinin de bu kitaplar arasıda yer aldığını belirterek şiirler yazdığını da anlatmışlardır.

Osmanlılar’ın Kefe valisi olan Abdullah Rıdvan Paşazade, “Tevarih-i Deşt-i Kıpçak” adlı eserinde, İstanbul’da rehine olarak kalan Kırım hanı Sahip Giray’ın Sultan Selim’e Kıpçak Türkçesi ile şiirler söylediğini ayrıca Osmanlı Türkçesi ile şiirler yazdığını anlatmıştır.

Giray hanedanından l. Devlet Giray Han’ın da şair olduğunu ve şiirler yazdığını Kırım tarihçileri kaydediyorlar.

Şiir yazan girayların içinde en meşhuru Bora Gazi Giray Han’dır. Uzun zaman İran’da esir kalan Bora Gazi Giray Han, mükemmel bir medrese tahsili görmüştür. Gazi Giray’ın Farsça rubaileri olduğu gibi, gazelleri de Osmanlı şairlerinin gazelleri kadar mükemmeldir. Gazi Giray Han’ın Kıpçak Türkçesi ile yazdığı şiirleri de vardır. Osmanlılarla beraber Avrupa seferine katılan Bora Gazi Giray’ın oradan padişaha yazdığı manzum mektuplar da çok meşhur olmuştur.

1607 yılında vefat eden Bora Gazi Giray Han’ın şiirleri, bir divançe halinde Prof. Dr. İsmail Hikmet Ertaylan tarafından basılmıştır.

Selamet Giray Han’ın oğlu Bahadır Giray Han da Osmanlı Türkçesi ile şiirler yazmıştır. Basılmamış bir divanı olan Bahadır Giray Han’ın şiirleri, Bora Gazi Giray’ın şiirleri kadar canlı değildir.

1674’te ölen IV. Mehmet Giray hece veznini kullanarak Osmanlı Türkçesi ile ilahiler yazmıştır. IV. Mehmet Giray şiirlerinde Arif mahlasını kullanmıştır.

Osmanlı Türkçesi ile şiirler yazan II. Mengli Giray Han, 1737 senesinde vefat etmiştir.

Bu dönemde girayların dışında gelişen Kırım edebiyatında da Osmanlı Türkçesi’nin tesirleri açık olarak görülür. Kırım Hanlığı’nda, İstanbul’dan Kefe’ye, sonra da Bahçesaray‘a gelen Osmanlı memur ve tacirleriyle binlerce yeniçerinin bulunması, seferlerde Osmanlı ordusuyla Kırım ordusunun uzun zaman bir arada kalması ve mücadeleyle muzafferiyeti birlikte yaşamaları Kırım dili, edebiyatı ve sanatı üzerinde Osmanlılar’ın çok etkili olmasına sebep olmuştur.

“Es’seb’u’s-Seyyare” adlı eserde XVII. asır Kırım şairlerinin eserlerine veya eserlerinden parçalara yer verilmiştir.

17. yüzyıl şairlerinden Terkî (öl. 1674) yukarıda adı geçen eserde yer alan gazelinde cemiyetteki bozuklukları ve sosyal adaletsizlikleri işlemiştir.

Bu devir şairlerinden Abdülaziz Efendi, “Kendim” isimli kasidesinde Orta Asır İslam felsefesini yansıtmıştır.

Kırım klasiklerinden biri sayılan XVII. asır şairi Edip Efendi’nin “Sefername” isimli manzum destanı realist bir eserdir. Destan tanınmış Kırım seraskerlerinden Togay Bey’in askerleriyle Ukrayna getmanı Hmelnitski’ye yardım için Polşa Kralı IV. Vladislav’la yaptığı savaşı anlatmaktadır.

Aynı konu 17. asrın diğer bir şairi Canmuhammed tarafından Togay Bey Destanı veya “Sefername” adıyla işlenmiştir. Eşref Şemi – zade, Canmuhammed’in de bu sefere Togay Bey’le gittiğini söylemektedir. 1892 mısradan meydana gelen bu eser Kırım edebiyatında önemli bir yer tutar. Canmuhammed’in zengin tarihî hadiseleri kronolojik sırayla verdiği eserinden Kırım Türkleri’nin XVII. asırdaki tarihî, siyasî ve sosyal hayatlarını öğrenmek mümkündür.

XVII. asır saz şairi Aşık Ömer (1621 – 1707), Kırım’ın her bölgesinde tanınıp sevilen bir şairdir. Eline sazını alıp çok genç yaşlarda sefere çıkan Aşık Ömer, İran, Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Türkiye’de köy köy dolaştıktan sonra, uzun yıllar Türkiye’de kalır. Gezdiği yerlerin dil ve edebjyatlarına hakim olan Aşık Ömer; Nesimî, Fuzulî, Sadî, Hataî gibi şairlerin etkisinde kalmıştır. Şairin gazel, destan, koşma, semaî vb. eserlerinde işlenen ana tema; sevgi, sadakat, iyilik, namus, insanlık, adalet ve merhamettir. Aşık Ömer yetmiş yaşını geçtikten sonra, gezdiği yerlerden doğum yeri olan Gözleve’ye döner ve ömrünün sonuna kadar orada yaşar. 1707senesinde seksen altı yaşında ölen şair, Gözleve Kalentir Burnu’na defnedilir.

Mustafa Cevheri (ol. 1710) de Aşık Ömer gibi çok memleket gezmiş ve uzun yıllar Türkiye’de yaşamıştır. Saz şairi olan Cevheri sevgi, sadakat, namus gibi konuları işlemiştir. Cevherî’nin 5200 mısra civarında 350’den fazla şiiri vardır.

Aşık Ömer de, Cevherî de Kırım’ın tamamen Türkiye’nin etkisinde olduğu çağlarda yaşadıkları için, şiirlerini Batı Türkçesi ile yazmışlardır. Bu devirde Osmanlı tesiri sadece edebî dilde olmayıp, güney yalı boyu ve dağ bölgelerindeki halkın dilinde de hissedilir. Merkez ve çöl kısmında bu tesir daha azdır. Esasen bu devirde edebî dil, Arapçadan ve Farsçadan da fazlasıyla etkilenmiştir.

Bu dönemde Osmanlı Türkçesinin etkileri, edebî dilde olduğu gibi resmî yazımda da görülür.

M. Zernof tarafından Moskova hükümet arşivindeki evrakların kopyası alınarak Kırım Hanlığı’na Ait Vesikalar Mecmuası” adıyla yayımlanan eserde, en eski “yarlık – ferman”, 1520’de yazılan Mengli Giray’ın oğlu Mehmet Giray Han’a aittir. Bu yarlıkta Osmanlı Türkçesi’nin tesiri hiç hissedilmediği halde, 1583’te Devlet Giray Han tarafından yazılan yarlıkta Osmanlı üslubu açıkça görülür.

Bu dönemde Osmanlılara veya Transilvanya prenslerine gönderilen belgelerde Osmanlı Türkçesinin hakimiyeti çok fazla olduğu halde, Rus prenslerine gönderilen bölgelerde Kıpçak Türkçesi unsurları hakimdir.

Kırım’da yazılan yarlıklar ve Türkiye’ye gönderilen cevapnamelerin üslubundaki akıcılık, imlasındaki intizam ve ifadedeki açıklık, Bahçesaray’da o dönemin klasik tahsilini yapan Osmanlı Türkçesine hakim katiplerin bulunduğunu düşündürür.


Kaynak: Türk Dünyası El Kitabı, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 1992

İlginizi Çekebilir

Altay Kerim

Şair ve yazar.  Çağdaş Romanya Türk-Tatar edebiyatının önde gelen temsilcilerinden . (13 Mart 1937, Musurat …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.